Kişilerarası iletişimin sağlıklı olabilmesi, iyi bir dinleyici olmaktan geçer.

Söz gümüşse, sükût altındır demiş atalarımız. Genelde konuşmayı çok seviyoruz. Karşımızdakine söz hakkı vermeden, nefes almadan konuşuyoruz. Aslında; iyi bir dinleyici olursak, karşımızdakini anlayacak, onun söylediği cümlelerin üzerine kendi düşüncelerimizi söyleyebilecek ve birbirimize değer katabileceğiz. Böylesi daha güzel değil mi? Sohbetin kalitesini arttırmak elimizde gerçekten. Ama konuşan da, motor takmış gibi konuşmayacak öyle. 

Sohbet ortamlarında dikkat ediyorum hep; bir kişi konuşuyorsa, diğeri hiç dinlemeden sözün bitmesini bekliyor. Fırsat bulduğunda araya girip, “o değil de, geçen gün söyle bir şey oldu;…” diyerek konuyla alakasız başka yerlere taşıyor. Kalabalık ortamlarda ise durum daha da vahim; birileri konuşuyor, başka birileri sabırsızca lafını kesiyor, kimin ne dediği belli değil, herkes her telden çalıyor! Böyle anlarda; araya girmek için pusu atanları görüyorum hep. Konuşan kişinin ne dediğiyle hiç alakaları yok. “Bitirse de ben de bir şeyler söylesem” derdindeler. 

Ne yapmalı? Konuşan kişi, konuşurken değindiği şeyden farklı bir konuya geçecekken bir “es” vermeli. Karşısındaki kişiye, söylenen şeylerle ilgili birkaç kelime etme fırsatı vermeli ki, o da değerli olduğunu hissedebilsin. Eğer herhangi bir cevap verilmiyorsa, yine konuşmasına devam etsin. Dinleyen de, sabırlı olmalı tabii, sözünü kesmek, konuşma biter bitmez, direkt araya girip başka bir konuda fikir beyan etmek çok hoş olmayan davranışlardır. 

Dinleme konusu satış elemanlarında da önem teşkil eden bir husus. Satış elemanları; çok konuşarak, daha fazla satış yapacaklarını düşünüyor. Aslında tam tersi! Satış yapacağın kişiyi iyi dinlemelisin ki, neye ihtiyacı olduğunu bilesin. Yoksa satmaya çalıştığın ürünün, hizmetin her şeyini gereksiz yere anlatırsın ve boşuna emek ve zaman kaybedersin. 

Bir dinle bakalım, kişinin neye ihtiyacı var, sattığın ürünün hangi özelliği, onun bir ihtiyacını karşılıyor! Belki de ürünün sadece bir özelliğini söylemek bile, o ürünü satmana yeterli olabilecekken, konuyu uzattıkça uzatarak kişiyi almaktan vazgeçiriyorsun.

Madem atasözüyle başladık, yine bir atasözüyle kapatalım günü; “Bir söyle, on dinle!”

Dinleyenleriniz bol olsun efendim.

Sağlıcakla kalın…