Tam 10 yıl sonra derslere girmeye başladım. 10 yıl çocuklarda ne gibi değişim yapmış, bunu artık net bir şekilde anlamış bulunmaktayım. Bu kuşak çocukları çok zeki, çok hızlı öğreniyor ve çok hızlı anlıyor ancak anladıkları bilgiyi kesinlikle kalıcı hafızaya aktarmakta zorlanıyor veya hiç aktaramıyor. İstediğiniz kadar etkinlik yapın, istediğiniz kadar yaparak yaşayarak öğretmeye çalışın, bilgi çocuğun hafızasında kalıcı hale gelemiyor.
Çok denedim... Örneğin "Basit makineler" konusunda "kaldıraç" kazanımını vermek için çocukları her zaman parka götürürüm çünkü çok kalaydır parkta basit makineleri anlatmak. Çocuk, konuyu zihninde canlandırır ve öğretmen parkı kullanarak bütün konuyu anlatır, akabinde soruları çözdürür. İnanın bana hiç zorlanmamıştım bu sene zorlandığım kadar. Adeta çocuklar bilgiyi yutuyor.
Belki de içinde bulunduğumuz çağın bir getirisi olarak oldukça hızlı bir şekilde tüketiyor bilgiyi. Bilgi, zihinde bir yerlere gidiyor ama çocuklarla beraber bilginin nereye gittiğini bulamadık. Sanki bir kara delik, elinden gelen en hızlı şekilde her şeyi yok ediyordu.
Mesela defalarca çıkrık çizdirdim. Aradan iki gün geçtiğinde tekrar sordum, acaba kalıcı hafızaya geçmiş mi diye, yok! Bununla da yetinmeyip çocuğa uygulaması açısından çıkrık yaptırdım. Çocuk gitti, çıkrık yapıp geldi. Üstünde tek tek gösterdim. Ama yine yok!
Bu durumlar zihnimde sorular oluşturmaya başlamıştı. Neden bu çocuklar unutuyor? Çok zeki olmalarına ve çok hızlı anlamalarına rağmen nasıl oluyor da içselleştirmeye ve kavramaya vakit bulamadan yitiriyor her şeyi?
Aslında meselenin mahiyeti çok açık: Çocuklar, ekran bağımlısı ve biliyorsunuz ki ekranda bilgi sürekli akıyor. Hâliyle saniyeler hatta belki saliseler içinde çok fazla uyarıcıya maruz kalan çocuk, zamanla sadece bu tür uyarıcıları algılamaya başlıyor, bunun dışındaki bilgi ve beceriler uzun süreli belleğe geçemiyor. Bilgi sürekli aktığı için hafızaya bilgi depolanması da zor elbette. Kalıcı hafızaya geçecek sürede çoğu unsur arka arkaya geliyor. Bu nedenle ön bellekte kalma süresi çok kısa.
Ben Fen bilgisi öğretmeni olduğum için doğal olarak beceriyi çocukların zihinde kalıcı hale getirmek için internette araştırma yapıyorum. Geçenlerde bu araştırmalarım neticesinde “Fenix" adında bir sayfa buldum. Fen bilimleri konularını deney yaparak o kadar güzel işlemişler ki “Bunu da izletirsem konu pekişir." diye düşündüm.
Öte yandan zihnimde parka götürdüğüm, beş kere yazdırdığım ve tek tek kontrol ettiğim anlar canlanıyordu. Artık yapacak bir şey kalmamıştı.. Öğretmen olarak yapılması gerekeni yapmıştım...
Bütün bu uygulamalar sonrasında merakla öğrencilerime kim ne öğrenmiş diye soru sorduğumda başımda kaynar sular dökülüyordu her seferinde. Düşünüyorsunuz: “Nasıl olabilir, 10 yıl önce öğrenciler böyle değildi!" diye dertleniyorsunuz ve çözüm arıyorsunuz.
Esasında herkes şikayetçi yeni neslin davranışından. Peki, çocuklar neden öğrenemiyor? Nedir bu meselenin iç yüzü? Tabii davranış öğretemediğiniz bu çocuklar doğal olarak LGS sınavının otuz dakikasında ağlayarak çıkıyorlar. Yaşadığı problem karşısında ağlayarak çıkan, çabucak pes eden bu çocuklara biz geleceğimizi nasıl teslim edeceğiz? İleride yetişkin olunca zorlandığında ağlayacak mı bu çocuklar?
Bunu anlamak için evvela yetişkinlere bakmak gerek. Bu noktada benim günümüzdeki bazı yetişkinlere dair bir kavram önerim var: Yetişkin çocuklar (!)
Yetişkin çocuklar her zorlandığında ağlıyor zaten. Duyguları dışa vuran işe yarar bir ağlama değil onlarınki. Hakiki bir göz yaşı hiç değil. Olsa olsa bir kaçış ve kolaycılık.
Onlar, sorunla karşılaştığında ana sınıfı yaşına iniyor ve orada öğrendiği davranışın aynısını sergilemeye başlıyor. Ağlayarak çözmeye çalışıyor olayı veya kızıyor, küsüyor ve suçluyor. Memleket, anasınıfı zihniyetinden sıyrılamamış yetişkinlerle dolu! Çocuklara davranış öğretemiyorsunuz çünkü temelden itibaren en kolaya kaçmaya meyilli yetişiyorlar.
Yetişkin çocuklar da davranış öğrenemiyor maalesef. Biz, çocuklara davranış öğretmeyi unuttuk. Aman çocuğum üzülmesin, aman canı yanmasın, sınıfta rencide olmasın, düşmesin derken çocuklar sınırlarını ve duyguyu yönetmeyi öğrenemedi. Çocuklar utanma duygusunu nerde ve ne zaman kullanması gerektiğini ayırt etmeyi kavrayamadı.
Modern (!) aile olduk ve çocuğun geleceği ile ilgili kararı çocuk beyinlere bıraktık. Çocuksa o an canı ne istiyorsa onu söyledi ki normal olan da budur. Çocuğa sınırlarını çizmeden ve doğru yönlendirmeyi yapmadan bütün yükü omuzlarına bırakmanın hem onun şahsına hem de toplumun geleceğine yapılmış büyük bir yıkım olduğunu söylesek, herhalde yanılmış olmayacağız.
Eğitime dair bazı mühim noktaları es geçtik, davranış eğitimi için gerekli olan bağ, yavaş yavaş gevşedi ve kopmamak için direniyor. Hâlbuki çocuk, tertemiz bir sayfa ve taptaze bir gönül meyvesidir.
Evladının bir emanet olmakla birlikte nihayetinde bir fert olduğunu unutan veliler, bazen onların her dediklerini yaparak bazen de onları ekranlara hapsolmaya mahkum ederek temiz sayfaları farkında olmadan karalıyorlar.