Likya yolunun bir kısmını 9 gün boyunca yürüdük ve tam 156km yol katettik. Saat 9 civarı yürüyüşümüz Ölüdeniz’de başladı ve 9 gün sonra Kaş’ta son buldu.
Yürüyüşe başladığımızda hepimiz geldiğimiz yerin özelliklerine sahiptik. Ben Gebze'den geldiğim için, 81 ilin özelliklerini taşıyan canlı gibi biriydim.
Beynim doğal olarak endişe, tasa, gelecek kaygısı yüklü idi. Diğer arkadaşların da benden farkı yoktu. Sadece rehberimiz uzun süre doğada olduğu için sakin ve huzur doluydu. İlk gün 22 km yürüyerek Kabak köyüne ulaştık.
Ölüdeniz'e tepeden bakarken, rehberimiz deniz kulağı (lagün) hakkında bizi bilgilendirdi. Gökyüzü, denizle birleşerek harika bir manzara oluşturuyor, Ölüdeniz ise maviliklerin arasında verdiği pozla bize gülümsüyordu. Bu esnada olağanüstü manzarayı sadece telefonlarımıza değil, kendi hafızalarımıza da kare kare yerleştirerek beynimizi zenginleştiriyorduk. Kuş sesleri içerisinde muhteşem doğa içinde sakin bir yürüyüş yaparak yolumuza devam ederken, yol boyunca tek başına yürüyen yabancı turistler dikkatimizi çekiyordu.
Öğle yemeği için Kirme'ye vardığımızda oldukça açtık ve bahçede yetişen taze ürünlerden yapılmış yemeklerle karnımızı doyurduk. Semaverde çayımızı içtikten ve ayaklarımızı soğuk suda dinlendirdikten sonra yolumuza koyulduk. Uzun süre yürümediğim için, ayrıca işin yoğunluğundan spor da yapmadığım için, dizlerimde bir sıkıntı çıkacak endişesi taşıyor ve çok dikkatli davranıyordum. Çünkü yürüyüşte vücutta oluşan en küçük bir rahatsızlık işkenceye dönüştüğünü daha önce deneyimlerimle öğrenmiştim.
Fakat küçük parmağımdaki nasır ara ara beni rahatsız ediyordu. İyice kötüleşmeden önlem almam gerektiğini biliyordum. Durumu Ömer'e söyledim.
Ekipte yegane kişinin Hızır Ömer olduğu belliydi; hemen doktor çantasından nasır bandını çıkarıp nasırımı rahatlattı. Ne var ki, nasırımın az sonra yine rahatsız edeceğini fark ettim.
Ayakkabımı çıkartıp çıplak ayakla yürümeye karar verdim ancak, yürüyüşüm yavaşladığı için doğal olarak ekipte yavaşlamıştı. Nasırı kesmemizi önerdim. Hızır Ömer doktor çantasından makası çıkardı, dezenfekte ettikten sonra nasırımın ölü deri kısmını kesti. Artık ayakta sorun kalmamış ve benim de huzurum yerine gelmişti.
Falarya'da kahve molası verdik. Falarya, diğer adıyla Uzunyurt Kelebek Vadisi'nin bulunduğu bölge. Artık vadiye akan şelalenin suyunun azalmasından ve her doğal güzelliklerimiz gibi hor kullanmamızdan dolayı kelebeklerin gelmediğini rehberimizden öğrenmek çok üzücü oldu bizim için.
Kahvelerden sonra kalacağımız yere doğru yola koyulduk ve akşam karanlığına kalmadan pansiyonumuza ulaştık. 22 km yol yürümüş ve çok yorulmuştuk. Akşam yemeğinde Ömer bize vampir oyunu oynattı ve çok eğlendik.
Oyunun adı vampir olunca herkesin uykusu kaçtı. Fakat oyun bittiğinde yorgun bedenlerde uykular ortaya çıktı ve sabah altın saatini kaçırmak istemediğimiz için odalarımıza doğru yola koyulduk.