Geçmişten ders almak lazım. Ömrü doğruları savunmak, doğru yaşamak için mücadeleyle geçmiş, bu uğurda bedel ödemiş örnek insanlar, bizim için bulunmaz birer hazinedirler. Bir Devrin Hafızası Rasim Cinisli Beyefendi, hem yaşantısıyla model alınacak örnek bir insan, hem de kaleme aldığı hatıratıyla geleceğe ışık tutacak bir gönül adamı. Her haliyle bize, doğru yaşayanı eğriltemezsin diyor.
Geçtiğimiz günlerde kendilerini ziyaret etme imkânı buldum. Her zaman ki nezaketiyle, samimiyetiyle karşıladılar. Mümtaz bir aileden devralınan yüksek seciye sahibi Rasim Cinisli Beyefendi, bilgisiyle ve olaylara vukufiyetiyle bizi geçmişe götürdü. Ben gitmeden önce hatıralarını büyük bir iştiyakla okumuş bulunuyordum. Geçmişte yaşanan bazı elim hadiselerin birbirleriyle irtibatını kurmakta bazen zorlanıyordum. Ancak hem hatıralarında yazdıklarıyla, hem de konular açıldığında tafsilatıyla anlatımlarında bazı karanlık noktalar benim için aydınlandı. Ancak bir şey çok dikkatimi çekti. Bazı olaylar üzerinden yarım yüzyıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen, bitmez tükenmez enerjisi, kuvvetli hafızası ile en ince ayrıntılarına kadar konulara hâkimdi.
Bu millet çok alçaklıklar, çok ihanetler gördü. Bu toplumun hafızalarında, milletin gerçek temsilcilerine karşı yapılan haksız ve hukuksuz zulümlerin yanında daha çok orduda yapılan cadı avıyla 27 Mayıs 1960 Darbesi, toplumsal kesimlerde sürdürülen cadı avı sonucu yaşanan mağduriyetle 12 Eylül 1980 darbesi, toplumun her kesimini içine alan adaletsiz, haksız ve hukuksuz uygulamalarla 1940 ‘ların Tek Parti dönemi uygulamaları yer etmiştir. 28 Şubat ve 15 Temmuz hain darbe girişimi ise bütün bu olumsuzlukların tamamını içinde barındıran, devleti ve milleti emperyalistlerin hizmetine sunmak isteyen hain darbe girişimleri olarak toplumsal belleklere kazılmıştır.
Bu milletin belleğinde; Sincan’da tankları sokaklara çıkarıp namlusunu millette çevirenler, gazetelerinde milleti tehdit edip, manşetlerini silah olarak kullananlar, milletini ekmeğini, alın terini çalıp, yurt dışına çıkaranlar, yargı ve bürokratik oligarşi ile toplumu sindirmeye çalışanlar, aynı yerden düğmeye basılmış gibi eşgüdüm içinde devlete ve millete çullananlar var. Milyonların oyuyla, demokrasinin kurallarıyla iktidara gelmiş, milletin partisinin kapatılması var. Zorba bir siyasi mühendislik çalışmasıyla bazı partiler parçalanması, siyaset yeniden tanzim edilmeye çalışanlar var. Gazete manşetleri ile uyduruk ihbarlarla üst düzey devlet görevlileri işlerinden atılması var.
Milyonlarca vatandaşın, akla ziyan sebeplerle birçok ayrımcılığa tabi tutulması var. Yüzbinlerce kız öğrencinin eğitimi, başörtüsü taktığı için sekteye uğratılması ya da başlarının zorla açtırılması var. Milyonlarca insan inançlarından dolayı fişlenmesi, yüzlerce STK’nın faaliyetlerine son verilmesi var. Türkiye bir avuç, milletine, milletin değerlerine yabancı jakoben eliyle bir nevi terbiye edilmek istenmesi var.
Bütün bu olayların canlı tanığı, yapılan haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı direnen millet ve memleket sevdalısı, bir aksiyon insanından yaptıklarını ve yapamadıklarını dinlemek pek aydınlatıcıydı. Yayınlandığından beri çok kısa bir zaman geçmesine rağmen üç baskı yapmış bu kitap sayesinde, perdelenmiş bazı gerçeklerde gün yüzüne çıktı. Bu açıdan, bu kitabı alıp okumanızı tavsiye ederim.
Ayrıca beni en çok sevindiren ve duygulandıran şeylerden biri ise kitabın sonunda “Okura mektup” la Rasim Cinisli Beyefendinin seslenişinde saklı. Benim gibi Anadolu’nun yoksul ailelerinin çocuklarının hangi zorluklarla orta ve lise tahsiline devam ettiklerini yaşadım biliyorum. Çok başarılı, zeki çocukların eğitim hayatına sırf maddi imkânsızlıklar nedeniyle devam edemediklerini de yakinen biliyorum. Yada bir takım cemaat, vakıf adı altında bir takım şer odaklarının kucağına düştüklerine de yakın zamanda şahit olduk.
Bütün ömrü boyunca meşguliyetine yön veren husus, zayıfı kuvvetliye ezdirmemek, masum ve mazlum insanları koruyup gözetmek, hak ve haklının yanında ne pahasına olursa olsun durmak olan dava adamı Rasim Cinisli Beyefendi, toplumda kanayan bir yaraya merhem olmak üzere bir derviş ruhuyla yardıma koşuyor.” Bir elin verdiğini, diğer elin duymasın “atasözünü kendilerine şiar edinmişler. Yoksul öğrencilere burs veriyorlar. Bizim olan değerleri, topluma yeniden hatırlatıyorlar.