Başarılı bir devlet adamı olarak tarihe geçen Winston Churchill, tek yenilgisini Türklere karşı yapmış olduğu Çanakkale Savaşında almıştır.
Bu savaşın sonunda İngiltere’de kamuoyundan yapılan yoğun eleştirilere dayanamayarak 1911 yılında atandığı Bahriye Nazırlığı görevinden 1916 yılında istifa etmek zorunda kalmıştır.
Ancak II. Dünya Savaşının başlaması ile 1939 yılında bir kez daha Bahriye Nazırlığına atanmıştır.
O zamanki İngiltere Başbakanının istifa etmesiyle 1940 yılında Başbakanlık görevine getirildi.
II. Dünya Savaşı'nda izlediği savaş politikasının yanında Amerikan Başkanı Roosevelt ve Rus lider Stalin ile kurduğu iyi ilişkiler onu İngiliz tarihinin en önemli devlet adamları arasına soktu.
Ayrıca Winston Churchill ile ABD‘nin ilk Başkanı George Washington akrabadır. Onursal ABD vatandaşlığı verilen ilk başkandır.
Bu kadar bilgi verdikten sonra Winston Churchill’in büstünün Beyaz Saraydaki Oval Ofiste tekrar yerini almasının bir anlamı var mı?
Bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım.
Bizde çok güzel bir söz var. “Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü“ sözü tamda bugünler için söylenmiş bir söz olsa gerek.
Hiç şüphesiz, İngiltere için sembolik anlamı büyük olan bir devlet adamının büstünün ABD Başkanı Trump’ın göreve gelir gelmez ilk icraat olarak Beyaz Saraya yeniden taşımasının verdiği siyasi bir mesaj olmalı.
Bu mesajı iyi okuyup anlamadan dünya siyasetinin nasıl şekilleneceğini, yeni ittifakların kimler arasında ve kimlere karşı kurulacağını tahmin etmekte zorluk çekeriz.
Bugün dünyada üstü örtülü bir savaş yapılıyor.
Bu savaşın tarafları gün geçtikçe daha açık ve seçik ortaya çıkıyor.
II. Dünya Savaşında İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in oynadığı rolü bugün ABD Başkanı Donald Trump oynamak istiyor.
O günkü şartlarda Roosevelt, Churchill ve Stalin’in birlikte yönettiği bir dünya savaşını bugün Donald Trump, İngiltere Kraliçesi ve Putin birlikte veriyor.
İngiltere’nin gerçek sahibi İngiltere Kraliçesidir.
Bu durum fiiliyatta da böyledir.
İngiltere’nin ve hatta Birleşik Krallığın toprak sahibi İngiltere Kraliçesi II. Elizabettir.Topraklar alınıp satılmaz, sadece kiraya verilir.
Ancak üzerindeki yapıları satın alabilirsiniz.
Bu bilgi bile size yeterince fikir verir sanırım.
Bunun için hazırlıklar çok önceden yapıldı ve ittifaklar çok önceden kuruldu. İngiltere’nin AB ‘den ayrılması hep yapılan bu ittifakların birer sonucuydu.
İngiltere derin devletinin uzun bir zamandır seçmen üzerinde yapmış olduğu algı operasyonu referandumun sonuçlarını belirledi.
Büyük devletler hiçbir şeyi tesadüfe bırakmazlar.
Aksi takdirde büyük devlet olamazlar.
Karar önceden alınır, kamuoyunun bu kararı onaylaması için gerekli algı operasyonları yapılır.
Sonuçta alınan kararlar onaylanır.
Biz günümüzde buna demokrasi adını veriyoruz.
Esas itibariyle bu savaş ABD‘nin kendi içinde başlamış ve bütün dünyaya yayılmıştır. Amerikalı yazar Zbigniew Brzezinski “ Amerikan gücüne karşı tek rakip içerden gelebilecektir “ sözü aslında bizim bu analizimizi de doğrular niteliktedir.
Bugün Donald Trump’a karşı yapılan yürüyüşler, eleştiriler ve kampanyalar ABD için tehlikenin boyutlarını da ortaya koyuyor.
ABD, kendi içindeki savaşı ve AB ülkeleri ile Çin’e karşı vermiş olduğu küresel hegemonya mücadelesini yeni ittifaklar oluşturarak kazanmak istiyor.
Donald Trump bu anlamda büyük bir devlet olan İngiltere’yi yanına çekerek hem diğer tarafın elini zayıflatıyor, hem de Rus lider Putin’le yapacağı paylaşım müzakerelerine eli güçlü giriyor.
Aynı II. Dünya Savaşında olduğu gibi saflar yeniden belirleniyor.
Winston Churchill Beyaz Sarayı ziyaret eden ilk başbakan olarak safını belirledi. Bundan sonraki büyük adım Putin ile masaya oturmaları olacaktır sanırım.