Suriye’de 13 yıldır kendi ülkesinin dışındaki güçlere karşı direnen rejim, 11 gün içerisinde tek bir mermi atmadan yönetimi bıraktı ve televizyonlarda naklen maç izler gibi seyrettiğimiz gelişmeler ışığında Esad gitti.

Osmanlı imparatorluğunun en güçlü olduğu dönemlerde sınırlar bilindiği gibi 28 milyon kilometrekareye kadar yükselmişti. Ancak 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildiğinde elimizde 780 bin 576 kilometrekare toprak parçası kalmıştı.

O günlerde Osmanlı imparatorluğunun bıraktığı topraklarda takip edenlerinde kabul edeceği gibi kurulan devlet sayısı 30 civarındaydı.

O günlerden sonra yani yüzyılın başından itibaren içerisinde Suriye’nin de bulunduğu Ortadoğu coğrafyasında bulunan milyonlarca insanın aradığı huzur bir türlü bulunamadı bundan sonra da bulunması imkansız gibi.

Ortadoğu coğrafyasında bir türlü benimsenemeyen yada hazmedilemeyen demokrasi yönetimine geçilememesi dolayısı ile o bölge kandan, savaştan asla kurtulamadı.

Yüzyılın başında Ortadoğu  coğrafyası gibi pek çok ülke de bağımsızlığına kavuştu söz konusu bağımsızlığını kazanan devletler arasında tek adam rejimini uygulayanda oldu, krallık ile yönetilenlerde var demokrasiye geçenlerde.

Bizim memlekette 4-5 kişinin bir araya geldiği her platformda "Acımasız batı ülkeleri İslam coğrafyasındaki ülkeleri sürekli sömürüyor. Yer altı, yer üstü zenginliklerini alıyor, zenginlikler sayesinde kendi ülke sınırları içerisindeki insanlar rahat yaşarken, İslam coğrafyasına mensup ülkelerin yüzü gülmüyor" şeklinde muhabbetler, pehlivan tefrikası gibi asla bitip tükenmek bilmez.

Ancak söz konusu sohbeti yapanlar tüm İslam coğrafyasına mensup ülkelerde başta petrol olmak üzere tüm dünyaya yetecek kadar enerji kaynakları mevcutken neden bu kadar yoksul neden bu kadar çaresiz kaldıklarına asla kafa yormazlar.

Akıntıya karşı kürek çekmek Akıntıya karşı kürek çekmek

Bu duruma en iyi örnek Türkiye’dir. Türkiye’de bilindiği gibi yüzyıla Osmanlı bakiyesi olarak girmiş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün müthiş öngörüsü dolayısı ile laik ve demokratik bir ülke olarak yüzyıla merhaba demiştir.

Türkiye’de her 5 yılda bir genel ve yerel seçim yapılıyor. Seçmen sandık başına gidip hür iradesi ile seçimini yapıyor, propaganda döneminde kendisini iyi anlatan kim varsa tamamını da iktidara getirmekten geri durmuyor.

Ortadoğu’da saltanat babadan oğula geçiyor. İş başına geçen Kral 40 yıl, 50 yıl daha doğrusu ölünceye kadar iktidarı bırakmıyor. Kral’ın ölümünden da sonra aileden birisi iktidarı devam ettiriyor.

Sonra da "Ortadoğu coğrafyası neden bu halde?" diye sorup duruyoruz.

Cevabını hepimizin bildiği ancak kendimize bile söylemekten çekindiğimiz çözümler değişmediği takdirde Ortadoğu coğrafyasında ne kan biter ne de gözyaşı.