Son günlerde birbiri ardına yaşadığımız ve "Bizi bir noktadan başka bir noktaya taşıyan süresin ismini ne koysak bu durumu nasıl tanımlasak?” diye düşünüyorduk ki, bir dost meclisinde sohbete başlayan arkadaşımızın dudaklarından maliyetsiz kutuplaşma şeklinde bir ifade dökülünce bizde aradığımız tanımlamayı bulduğumuzu anlamış olduk.

Normal şartlarda uzun yıllardır karşı karşıya kaldığımız kutuplaşmanın kendi hayatını kolaylaştırmak için siyasetçiye oy veren seçmen kitlesi ile o seçmen kitlesinin oy verdiği siyasi mekanizma ile olması gerekiyor.

Ancak sözünü ettiğimiz noktadaki kutuplaşmanın maliyeti ülkeyi yönetenler açısından hem siyasi hemde ekonomik açıdan biraz maliyetli olacağı hesap edildiğinden bu durum söz konusu bile olmuyordu.

Hal böyle olunca özellikle 12 Eylül 1980 ihtilali sonra önce iktidara gelmek sonra da ele geçirilen iktidarı olabildiğince uzatabilmek adına oyuna kuranlara nerede ise sıfır maliyet ile çok büyük imkanlar sağlayacak olan Maliyetsiz kutuplaşma seçeneği sunuldu.

-Sağcı –Solcu

-Türk- Kürt

-İnanan-İnanmayan

-Laik-muhafazakarlık

-İsrail yandaşı-İsrail karşıtı

İle başlayan ve dada yüzlercesini sayabileceğimiz söz konusu kutuplaşma malzemeleri tahmin edileceği gibi ülke yönetmek isteyenlerin önüne lazım olan kapıları sonuna kadar açabiliyor.

Siyasetçi söz konusu bu maliyetsiz kutuplaşmanın tam olarak farkında ancak aynı kutuplaşmanın vatandaş ne kadar farkında? 

Galiba bilinmeyen cevap bu.

Nihayetinde iş dönüyor dolaşıyor “Siyaset neden bizim hayatımıza bu kadar egemen?” sorusunda kilitleniyor.

Sorunlu coğrafyada yaşamaya çalışmak Sorunlu coğrafyada yaşamaya çalışmak

Dünyada var olan ülkelerin kendi sınırları içerisinde yaşayan vatandaşların daha iyi şartlarda bir hayat sürmesi adına yaptıkları buluşları gördüğümüzde normal şartlarda bizimde siyaset makamına “-Dünya’da pek çok ülke kendi vatandaşına daha iyi şartlar sağlamak adına atak üzerine atak yaparken siz bize meleklerin cinsiyetini tartıştırıyorsunuz, bunun bize ne faydası var?” sorusunu yöneltemiyoruz.

İşte biz bu soruyu yada soruları bırakın ülkeyi yönetenlere kendi kendimize bile yöneltemediğimiz için iktidarlar bize kendileri için kullanışlı bir o kadarda ucuz yani “Maliyetli kutuplaşma” seçeneğini sunuyorlar.

Peki bize sunulan bu maliyetsiz kutuplaşmanın bir noktadan sonra kırk katır mı yoksa kırk satır mıdan ne farkı var Allah aşkına..

Var mı cevabı olan?