Saadet Partisi Kocaeli İl Başkanı Nurettin Çelik, Partisinin İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi Av. Mustafa Yaman’ın tutuklanmasını ‘akla ziyan’ olarak değerlendirerek, "Bu hadiselerle uzaktan yakından hiçbir ilgisinin olmadığı kesin olan bir arkadaşımızı bazı bahanelerle tutuklamak hakikaten adaleti katletmektir” dedi.
15 Temmuz hain darbe girişiminin ihanetlerin en büyüğü ve acımasızı olduğunu belirten Çelik, bütün ihanet şebekelerine rağmen, bu milletin sahip olduğu iman ateşinin hiçbir zaman söndürülemeyeceğinin altını çizdi. Umudu zinde ve sürekli tutmak, marşlarla, sloganlarla, kutlamalarla değil, 15 Temmuz’dan ders çıkarmakla mümkün olacağını kaydeden Çelik, bir daha 12 Eylül’ler, 28 Şubatlar ve 15 Temmuz’ların yaşanmaması için Saadet Partisi genel merkezi tarafından hazırlanan 10 maddelik bir saadet manifestosu Kocaeli halkıyla paylaştı.
Saadet Partisi Koceli İl Başkanı Nurettin Çelik, önceki gün FETÖ iddiasıyla gözaltına alınan ve sonra da tutuklanan Partisinin İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi Av. Mustafa Yaman’ın derhal serbest bırakılması için çağrıda bulundu. Yaman’ın polisler tarafından gözaltına alınıp tutuklanmasını ‘akla ziyan’ olarak değerlendiren Çelik, "Herkes biliyor ki devlette, AKP’de bu işin içinde var" diyerek sert bir şekilde eleştirdi. Adalet olmadan güven ortamının sağlanamayacağını vurgulayan Çelik, "Bu hadiselerle uzaktan yakından hiçbir ilgisinin olmadığı kesin olan bir arkadaşımızı bazı bahanelerle tutuklamak hakikaten adaleti katletmektir.
Şunu unutmayın; O adamları 10 sene bağrınızda siz beslediniz. Bu devletin sinir uçlarına girene kadar, nüfuz etmelerini siz sağladınız. Bunlardan referans almadan kimse ne askeri okullara girebildi ne de bir makama gelebildi.Biz o dönemde iktidarı defaatle uyardık fakat bizi dinlemediler durumun vehametini geç anladılar"cümlesini ekleyelim Ha bunu fark ettiniz o zaman dönüp bir de teşekkür etmeniz icap ederken şimdi bizim arkadaşları tutuklama yoluna gidiyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz, vebale giriyorsunuz" dedi.
28 ŞUBAT’I ARATIR HALE GETİRMEYİN!
28 Şubat döneminde hiçbir arkadaşlarının gece yarısı gözaltına alınmadığına hatırlatan Çelik, “Şimdi siz 28 Şubat’ı aratacak bir noktaya götürürseniz devleti, kaç tane 15 Temmuz’u kutlarsanız kutlayın hiçbir fayda vermez. Siz söylemiyor musunuz? ‘At izi it izine karıştı’ diye. Siz demediniz mi? ‘Bu teşkilatı yeni anladık.’ ‘Altı ibadet, ortası ticaret tepesi ihanet’ diye.
Ama siz muamelenizde ibadet edenle ihanet edeni aynı kefeye koyuyorsunuz. Yapmayın yazıktır günahtır. Tamamen masum insanları gözaltına, ardından da tutuklamaya başlarsanız bunun sonu gelmez siz de zarar görürsünüz, devlet de zarar görür, ülke de zarar görür. Acilen kim yetkiliyse, adalet mekanizmasının artık yetkili olmadığı herkes tarafından biliniyor. Lütfen müdahale edin. Vatandaşın yüzde 84’ü Türkiye’de adaletin olmadığını savunuyor. İşin garibi ise adalet mekanizmasında çalışan hakimler ve savcıların da yüzde 80’ininden fazlası adalete güvenmiyor” diye konuştu.
SURİYELİLERİ HEDEF GÖSTERMEK PROVAKASYONDUR
Sürekli üzücü haberlerin geldiğini söyleyen Çelik, birbiri ardına gelen şehit haberlerinin yürekleri yaktığını belirterek, yürek yakan başka bir olayın ise Sakarya’da yaşandığını hatırlattı. Suriyeli hamile bir kadının 10 aylık bebeğiyle katledilmesini lanetleyen Çelik, "Söylenecek kelime bulamıyorum. Genlerimiz bozuldu, bu vahşilikleri yapacak bir millet değildik biz. Maalesef son dönemde, bazı kesimler Suriyelileri hedef göstererek toplumda yeni gerginliklerin fitilini ateşlemeye çalışıyor.
Oysa içişleri bakanlığının verilerine göre, 2014-2017 yılları arasında Suriyelilerin suça karışma oranı ortalama yüzde 1.32'dir. Gösterilmek istenenin tam aksine Suriyeliler topluma en kolay adapte olan kesimdir. Ekonomimize ve iş gücü piyasasına önemli katkılar yapmaktadır. Bugün 5 binin üzerinde Suriyeli firmadan ve 650 milyon TL’nin üzerinde bir ekonomik katkıdan bahsedilmektedir. Bu gerçek ortadayken Suriyelileri, Türkiye’deki problemin merkeziymiş gibi göstermeye çalışmak, böyle bir algı oluşturmak iyi niyetten uzaktır. Türkiye’de iç karışıklık çıkarmaya yönelik kirli bir provokasyondur. Bu sinsi ve tehlikeli oyuna karşı milletçe dikkatli olmalıyız" diye uyardı.
ANADOLU TARİH BOYUNCA MAZLUMLARA SIĞINAK OLMUŞTUR
Dünyanın neresinde olursa olsun başı derde düşen mazlumların Anadolu’yu sığınacak bir liman olarak gördüklerini hatırlatan Çelik, şöyle devam etti: "Nitekim Anadolu’nun neresine giderseniz gidin, Kocaeli'mizde dahil ya bir Boşnak köyüyle, ya bir bir Balkan mahallesiyle, ya da bir Ahıska türküyle karşılaşırsınız.
Olayın yaşandığı Sakarya’da neredeyse her iki kişiden biri göçmen. Çerkezi, Arabı, Boşnağı bu ülkenin en büyük zenginliğidir. En büyük bereketidir. Ama hepsinden önemlisi Türkiye mazlumların son kalesidir. Son sığınağıdır. Bu kale düşerse, mazlumların sığınabileceği hiçbir yer kalmayacaktır. Kaleyi içerden çökertmeye çalışanlara izin vermemeliyiz"
MİTİNG RESİMLERİNİ DEĞİL ADALET RESMİNİ KONUŞMALIYIZ
‘Adalet Yürüyüşü’nün herhangi bir provokasyona mahal vermeden tamamlanmasını sevindirici bulan Çelik, mitinge katılım ile ilgili söylemlere de değinerek, “Hem iktidar hem de ana muhalefet mensuplarına sesleniyorum; Bu mitingi fotoğrafları üzerinden tartışmak hala meseleyi anlamamış olmaktır. Bakın Sakarya’daki caniliği yapanlardan birisi daha önce de tecavüzden hapis yatmış.
Şartlı tahliye ile salıverilmiş. Hapishanelerde yer açmak için şartlı tahliye ile serbest bırakılan hükümlü sayısı 230 bin. Şimdi siz cezaevlerindeki doluluk nedeniyle yataklarda nöbetleşe uyunduğu bir ülkede adaleti konuşmak yerine kimin mitingine kaç kişi katıldı tartışması yapacaksınız. Bu en basit ifadesiyle sığlıktır.
Hakimlerin bile adalete güveninin yüzde 15’lere gerilediği bir ülkede, benim mitingim seninkinden daha büyüktü gibi çocukça yaklaşımlar içine girmek millete saygısızlıktır. Yürüyüş bitti şimdi oturup düşünme zamanı. Bu sığ tartışmalar bir an evvel geride bırakılmalı ve asıl meseleye odaklanılmalıdır. Toplumun adalet beklentilerini karşılayacak düzenlemeleri hayata geçirmenin yolları aranmalıdır" dedi.
15 TEMMUZ YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE İÇİN BİR UMUTTUR
15 Temmuz gecesinin bütün vahametine rağmen, gelecek adına bir umut ortaya koyduğunun altını çizen Çelik şunları kaydetti: “15 Temmuz, bütün ihanet şebekelerine rağmen, bu milletin sahip olduğu iman ateşinin hiçbir zaman söndürülemeyeceğini göstermiştir. Ancak bu umudu zinde ve sürekli tutmak, marşlarla, sloganlarla, kutlamalarla değil, 15 Temmuz’dan ders çıkarmakla mümkün olacaktır. Hiç şüphesiz ki, darbeye teşebbüs eden, kanlı cunta hareketinin içinde yer alan, Milletine kurşun sıkan, Meclisine bomba atan canilerden hesap sorulacak ve en ağır şekilde cezalandırılacaktır. Ancak bu süreçte asıl önemli olan; Türkiye’de, bir daha bırakın darbe yapmayı, hiç kimsenin darbeyi aklından bile geçiremeyeceği köklü hukuki, siyasi ve kurumsal dönüşümleri gerçekleştirmek olmalıdır.”
SAADET'TEN 10 MADDELİK MANİFESTO!
Çelik, bir daha 12 Eylül’ler, 28 Şubatlar ve 15 Temmuz'ların yaşanmaması için 10 maddelik bir manifesto paylaştı:
1-15 Temmuz gecesi milletimizin ortaya koyduğu milli irade, toplumun bütün kesimlerinin temsil edildiği bir milli istişare sürecine dönüştürülmelidir.
2-Devlet yapılanmasında yandaşlık değil, ehliyet ve liyakat esas alınmalıdır.
3-Türkiye geçmişte, üzerinde yeterince düşünülmeden çıkarılan kanuni düzenlemelerden çok çekmiştir. Uyum yasalarında parti kaygısıyla değil, ülke kaygısıyla hareket edilmeli tek ölçüt; milli İradenin güçlendirilmesi olmalıdır.
4-OHAL kararnamelerin çıkarılması ve uygulanmasında azami titizlik gösterilmeli OHAL, olağan hale dönüştürülmemelidir.
5-Bu süreçte suçsuz ve masum insanların zarar görmesi engellenmelidir. FETÖ ile mücadele özünden saptırılmamalı, hele hele muhalefeti susturma çabasına dönüştürülmemelidir.
6- Kukla ile uğraşırken, kuklacı unutulmamalıdır. Bu hain kalkışmanın ardındaki karanlık mihraklara karşı gerekli tedbirler alınmalıdır.
7- Türkiye batılı ülkeler tarafından siyasi ve psikolojik kuşatma altına alınmaya çalışılmaktadır. Terör örgütlerine kucak açan ülkelerin bakanlarımıza hatta cumhurbaşkanımıza ambargo koyması bunun bir parçasıdır. Bu kuşatmayı kutuplaşarak değil birlik ve beraberliğimizi güçlendirerek aşabileceğimiz unutulmamalıdır.
8-Dış politika, topyekûn yepyeni bir anlayış ile ele alınmalıdır. İslam ülkeleri ve komşu ülkelerle ilişkiler güvenlik başta olmak üzere dostluk ve işbirliği zemininde yeniden dizayn edilmelidir.
9-Yaşadığımız coğrafya güçlü bir orduyu zorunlu kılmaktadır. Bu süreçte cunta zihniyeti ile mücadele ederken, ETÖ operasyonlarında olduğu gibi FETÖ operasyonlarında da aynı hataya düşülmemeli, ordunun kurumsal kimliği yıpratılmamalıdır. Vatan hainleri ile vatanseverlerin ayrımı iyi yapılmalıdır.
Son Güncelleme: 13.07.2017 13:09
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.
Üye Girişi Üye Ol