Dünyayı yöneten ve yönetmeye talip olan küresel güçlerin, egemenlik mücadelesinde mevzi kazanmak için, dini siyasetlerini kamufle etmek için kullandıklarını görüyoruz.
Bu mücadele daha çok İslam coğrafyası üzerinde uzun bir zamandır veriliyor.
Bu mücadele daha çok İslam coğrafyası üzerinde uzun bir zamandır veriliyor.
Bu bölgelerde yaşayan insanlar dini duyguları üzerinden bir algı operasyonuna tabi tutuluyor.
Bu algı operasyonu bazen “ılımlı İslam” olarak, bazen de “Radikal İslam “ projesi olarak karşımıza çıkıyor.
Her iki projenin arkasındaki küresel güçler iyi analiz edilirse bugün Ortadoğu’da ve Türkiye’de patlayan bombaların sebepleri de, tarafları da ortaya çıkar.
Bu konuyu biraz açmaya çalışalım.
Bu konuyu biraz açmaya çalışalım.
Türkiye’de 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra “Ilımlı İslam ”projesi karşımıza çıktı.
28 Şubat sürecinden sonra bu projenin gerçekleştirilmesi yönünde ivme kazandı.
Belli bir dönem altın çağını yaşadı.
"Ne oldu da 14 Temmuz gecesi hain bir darbe girişimi ile yönetime el koymak istedi" sorusunun cevabı verilmelidir.
28 Şubat sürecinden sonra bu projenin gerçekleştirilmesi yönünde ivme kazandı.
Belli bir dönem altın çağını yaşadı.
"Ne oldu da 14 Temmuz gecesi hain bir darbe girişimi ile yönetime el koymak istedi" sorusunun cevabı verilmelidir.
Bu sorunun cevabı dershanelerinin kapatılmak istenmesi sonucu iktidar partisiyle arasının açılması olarak yanıtlayamayız.
Çünkü terör örgütü ve onun yöneticisi 28 Şubat sürecinde dershanelerini bila bedel devlete devredebilirim diye bir açıklama yapmıştı.
Bu sözü nasıl okuyacağız.
Başka bir sebebi veya sebepleri olmalı.
Bunun ana sebebi acaba küresel sermaye adına devlet erkini ele geçirmek isteyen FETÖ terör örgütünün devlet kadrolarından tasfiye edilmek istenmesi olabilir mi?
Bu tasfiye aynı zamanda küresel sermayenin dünya üzerindeki egemenlik mücadelesine büyük bir darbe anlamını taşır mı? Bu sorulara verilecek doğru cevaplar, bizim dünya üzerindeki mücadelenin gerçek sebeplerini ve taraflarını anlamamıza yardım eder.
Küresel sermaye, AB ülkeleri ve özellikle Almanya bu bölgedeki politikalarını uzun dönemdir “ılımlı İslam “modeli üzerine oturtmuştur.
Yani bu bölgedeki kendi belirledikleri çizgide hareket eden İslami grupları ve sol diye kendilerini tanımlayan partileri destekleyerek toplumu Amerikan karşıtlığı çizgisine çekmek istiyor.
Dünya üzerinde egemenlik mücadelesinde rakip olarak ABD’yi görüyor.
Çünkü Türkiye bulunduğu konum itibariyle, insan kaynaklarının genç ve dinamik oluşu ile çok büyük bir ülke.
Bu gücünü hem kontrol etmek, hem de kendi yanında görmek istiyor.
Bu politikasında son iki yıla kadar büyük bir başarıda sağladığı görülüyor.
Ancak Sayın Cumhurbaşkanımız “ yerli ve milli bir devlet “ söylem ve eylemleri bu projeyi akamete uğrattı.
Bütün sancıları, hainlikleri, üzerimize terör örgütleri eliyle saldırmaları hep bu yüzden.
Diğer küresel güçler derin ABD ve Putin’in Rusya’sı ise, küresel sermaye ve AB’nin “Ilımlı İslam “ projesine karşılık olarak, onların politikalarını etkisizleştirmek için kendi eliyle yarattığı güya “Radikal İslami terör örgütlerini” kullanıyor.
El –Kaide ,DEAŞ ,Boka Haram gibi terör örgütleri hep bu amaç için kurulmuş ve dünyanın özellikle Müslümanların başına bela edilmiştir.
Masum insanların, çocukların üzerine bomba olup yürüyen bir İslam imajı.
Acımasızca, baş kesen, kadınlara tecavüz eden, insanlıktan nasibini almamış kara sakallı bir katiller sürüsü olarak gösterilen insanlar.
Amaç Müslümanların dünya üzerindeki olumlu imajının yok edilmesi.
İkinci aşama olarak kendilerinin kurduğu ve yönettiği güya bu radikal terör örgütleri eliyle siyasal İslam’ı tasfiye etmek. Devlete diz çöktürmek.
Kendi belirledikleri sınırlar içerisinde tam bağımlı bir devlet oluşturmak.
Türkiye bugün bu iki hain proje ile mücadele veriyor.
"Ilımlı İslam” adı altında küresel şer çetelerine ajanlık eden hainler 15 Temmuz gecesi milletimizin feraseti ve devletimizin öngörüsü ile tarihin çöp sepetine gömüldü.
Diğer hain proje ile bugün kahramanca ülkemiz hep birlikte mücadelesini sürdürüyor.
Bütün bu yazdıklarımdan sonra şunu söyleyebilirim.
Bu coğrafyada mücadele veren küresel şer çetelerinin kullandıkları terminoloji bu toplumun dini inançlarını çarpıtmak üzerine kurulmuş.
Bizim üzerimize, kandırılmış bizim insanımızla, bizim inancımızı ters yüz ederek geliyorlar.
Bunun farkında olup, toplumuzun sosyal ve kültürel yapısını da dikkate alarak dinin siyasal alanda bir çatışma aracı olarak kullanılmasından çıkarmalıyız.
Din, siyasallaştığı ölçüde bir değer olmak çıkar.
Toplumun ortak değeri, birleştirici yönü olan din ve ahlak kuralları zamanla bu görevini ifa edemez duruma gelir.
Vatan, Bayrak, din gibi kutsal değerlerimizi günlük hesapların içerisinde harcamak çok büyük aymazlıktır.
Küresel güçlerin bize biçtiği bu projeleri elimizin tersiyle bir kenara itmeliyiz.
Devletimizin yanında durmalıyız.
Başka bir sebebi veya sebepleri olmalı.
Bunun ana sebebi acaba küresel sermaye adına devlet erkini ele geçirmek isteyen FETÖ terör örgütünün devlet kadrolarından tasfiye edilmek istenmesi olabilir mi?
Bu tasfiye aynı zamanda küresel sermayenin dünya üzerindeki egemenlik mücadelesine büyük bir darbe anlamını taşır mı? Bu sorulara verilecek doğru cevaplar, bizim dünya üzerindeki mücadelenin gerçek sebeplerini ve taraflarını anlamamıza yardım eder.
Küresel sermaye, AB ülkeleri ve özellikle Almanya bu bölgedeki politikalarını uzun dönemdir “ılımlı İslam “modeli üzerine oturtmuştur.
Yani bu bölgedeki kendi belirledikleri çizgide hareket eden İslami grupları ve sol diye kendilerini tanımlayan partileri destekleyerek toplumu Amerikan karşıtlığı çizgisine çekmek istiyor.
Dünya üzerinde egemenlik mücadelesinde rakip olarak ABD’yi görüyor.
Çünkü Türkiye bulunduğu konum itibariyle, insan kaynaklarının genç ve dinamik oluşu ile çok büyük bir ülke.
Bu gücünü hem kontrol etmek, hem de kendi yanında görmek istiyor.
Bu politikasında son iki yıla kadar büyük bir başarıda sağladığı görülüyor.
Ancak Sayın Cumhurbaşkanımız “ yerli ve milli bir devlet “ söylem ve eylemleri bu projeyi akamete uğrattı.
Bütün sancıları, hainlikleri, üzerimize terör örgütleri eliyle saldırmaları hep bu yüzden.
Diğer küresel güçler derin ABD ve Putin’in Rusya’sı ise, küresel sermaye ve AB’nin “Ilımlı İslam “ projesine karşılık olarak, onların politikalarını etkisizleştirmek için kendi eliyle yarattığı güya “Radikal İslami terör örgütlerini” kullanıyor.
El –Kaide ,DEAŞ ,Boka Haram gibi terör örgütleri hep bu amaç için kurulmuş ve dünyanın özellikle Müslümanların başına bela edilmiştir.
Masum insanların, çocukların üzerine bomba olup yürüyen bir İslam imajı.
Acımasızca, baş kesen, kadınlara tecavüz eden, insanlıktan nasibini almamış kara sakallı bir katiller sürüsü olarak gösterilen insanlar.
Amaç Müslümanların dünya üzerindeki olumlu imajının yok edilmesi.
İkinci aşama olarak kendilerinin kurduğu ve yönettiği güya bu radikal terör örgütleri eliyle siyasal İslam’ı tasfiye etmek. Devlete diz çöktürmek.
Kendi belirledikleri sınırlar içerisinde tam bağımlı bir devlet oluşturmak.
Türkiye bugün bu iki hain proje ile mücadele veriyor.
"Ilımlı İslam” adı altında küresel şer çetelerine ajanlık eden hainler 15 Temmuz gecesi milletimizin feraseti ve devletimizin öngörüsü ile tarihin çöp sepetine gömüldü.
Diğer hain proje ile bugün kahramanca ülkemiz hep birlikte mücadelesini sürdürüyor.
Bütün bu yazdıklarımdan sonra şunu söyleyebilirim.
Bu coğrafyada mücadele veren küresel şer çetelerinin kullandıkları terminoloji bu toplumun dini inançlarını çarpıtmak üzerine kurulmuş.
Bizim üzerimize, kandırılmış bizim insanımızla, bizim inancımızı ters yüz ederek geliyorlar.
Bunun farkında olup, toplumuzun sosyal ve kültürel yapısını da dikkate alarak dinin siyasal alanda bir çatışma aracı olarak kullanılmasından çıkarmalıyız.
Din, siyasallaştığı ölçüde bir değer olmak çıkar.
Toplumun ortak değeri, birleştirici yönü olan din ve ahlak kuralları zamanla bu görevini ifa edemez duruma gelir.
Vatan, Bayrak, din gibi kutsal değerlerimizi günlük hesapların içerisinde harcamak çok büyük aymazlıktır.
Küresel güçlerin bize biçtiği bu projeleri elimizin tersiyle bir kenara itmeliyiz.
Devletimizin yanında durmalıyız.