Çocuklarımızın Türkçeyi öğrenme aşamalarını hepimiz biliyoruz. Hangi anne baba, konuşmaya yeni başlayan çocuklarını karşısına alıp da cümlenin öznesini, nesnesini, yüklemini öğretiyor? Hiçbirimiz… 

Zaten biz de bilmiyoruz ki. Konuştuğumuz ana dilde cümlenin öznesi var mı yok mu, gizli öznesi nerededir, bu özne neden gizlidir bilmeyiz, bilmek zorunda da değiliz. Ama hepimiz dilbilgisini bilmeden de Türkçe’yi çok rahat konuşabiliyoruz.

Büyüme çağındaki çocuklar; annelerinden, babalarından, kardeşlerinden, sokaktaki diğer insanlardan duya duya öğreniyor konuşmayı. 

Peki okullarda neden bunun tersini yapıyoruz ? İngilizceyi neden sadece dil bilgisi olarak öğretmeye çalışıyoruz? Yıllarca denenmiş ve başarısız olmuş bir modeli, neden ısrarla uygulanmaya devam ediyoruz anlamış değilim. 
 
Haftalık 3-4 saat İngilizce ile bu olamıyor maalesef. Ne yapılmalı peki? Öncelikle ders saatini haftada 14-15’e çıkartmamız gerekiyor. Çocuklarımız yoğun şekilde İngilizceye maruz bırakılmalı. Derslerin ağırlığı konuşma ve dinlemeye verilmeli. Dil bilgisi ise bu programın içine yedirilmeli. Yani öğrenci dil bilgisini, konuşmanın içinde kendiliğinden doğal olarak öğrenmeli, anadilini öğrenen çocuklar gibi. 

İNGİLİZCE AĞIRLIKLI 
KALİTELİ PROJE OKULLARI

Yabancı dil eğitimini çok üst seviyede veren devlet okulları var. Yabancı dil ağırlıklı proje okulları oldukça başarılı sonuçlar veriyor. Örneğin; yakından bildiğim proje okullarından Gebze Koç Ortaokulu, bu konuda üst seviyede eğitim veren kurumlardan biri. 

Bu okuldan mezun olan çocukların önemli bir kısmı mezun olduklarında İngilizce’yi çok rahatlıkla konuşabiliyorlar. Burada, birçok kolejden daha iyi İngilizce eğitimi aldıklarına eminim.
 
Tabii okulun müdürleri bu konuda çok bilinçli, İngilizce öğretmenleri de oldukça kaliteli düzeyde. Daha iyi olabilir mi? Olabilir aslında. İngilizce bilgisi anlamında, aynı sınıfta en alt seviyede de öğrenci var, en üst seviyede de. Hepsi bir arada aynı dersi alıyor. 

Bu yüzden İngilizce öğretmenleri oldukça zorlanıyor. Nasıl olmasınlar ki ? Dersi, iyi seviyedeki öğrencilere göre işleseler, düşük seviyedeki çocuklara yazık olacak; düşük seviyedekilere göre işleseler, bu defa iyi seviyedekiler ilerleyemeyecek. Bu sorunlara rağmen yine de çok iyi iş çıkartıyorlar. 

PEKİ YA PRATİK?

Öğrencilerin derslerde öğrendikleri İngilizce bilgilerini pratiğe dökmeleri için çeşitli yollar var aslında, bu konuda üniversitelerle iş birliği anlaşması yapılabilir. Üniversitelerdeki yabancı uyruklu öğrenciler, ilköğretimdeki mevcut İngilizce öğretmenlerinin nezaretinde haftada bir misafir kaynak kişi olarak derslere girebilir ve o haftanın konuları sohbet şeklinde işlenebilir. 

Bu sayede çocuklar hem İngilizce pratik yapmış olurlar, hem de başka ülke vatandaşlarını görerek vizyonlarını genişletebilirler.

Alacak çok yolumuz var. Hep birlikte elimizi taşın altına koymalıyız. 

Bu çocuklar bizim!

Onlar bizim geleceğimiz!

Sağlıcakla kalın…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37