Yıkılan binaların enkazı altında Suriyeli Ümran bebek değil bütün insanlığın vicdanı kaldı. Bombalanmış bir binanın yıkıkları arasından bütün insanlığı çıkarıp Ümran bebek diye oturttular. Tozun, toprağın altında kalan insanlığı, sağ gözünün üstünden aşağı süzülen masumiyet kanıyla temizlemeye çalışıyor.
Elini gözünün üstüne götürüp tertemiz parmaklarıyla sildiği masum kanıyla körelmiş vicdanlara dokunmaya çalışıyor. Beş yaşında ama her şeyin farkında. Duruşuyla insanlığın vurdumduymazlığını, bakışıyla körelmiş dünyamızı anlatıyor.
Elini gözünün üstüne götürüp tertemiz parmaklarıyla sildiği masum kanıyla körelmiş vicdanlara dokunmaya çalışıyor. Beş yaşında ama her şeyin farkında. Duruşuyla insanlığın vurdumduymazlığını, bakışıyla körelmiş dünyamızı anlatıyor.
Biliyor, ağlasa duyan, çağırsa gelen olmayacağını. Dün Bosna’da Sırp canileri tarafından kadın, çoluk, çocuk demeden masum insanlar katledilirken “HELP “ çağrılarına kulaklarını tıkayanları. Irakta küresel çetelerin bir damla petrol için milyonlarca masum Müslümanın öldürülürken “MEDET” diye arşı alayı titreten figanlarını işitmeyenleri.
Saddam Hüseyin zaliminin Kürtlere karşı Halepçe’de kimyasal silah kullanarak soykırım uygularken masum insanların “HAVAR” seslerine sağır olanları. Suriye’de gökten misket bombaları, karadan tankları, tüfekleri ile insanları katleden zalimlerden kaçarken minicik bedeni ile karaya vuran Aylin bebeğin “İMDAT” diye haykırışına gözlerin kör, kulakların sağır olduğunu biliyordu. Biliyordu ve öylece oturdu “First Aid” yazan koltuğa…
Biliyor, ateş düştüğü yeri yakar. Bütün mazlum insanların umudu, Türkiye’de, her gün küresel katillerin, onun taşeronlarının şehit ettiği MEHMEDİN evine ateş düşerken, Survivor gibi yeteneksizlerin tepiştiği programların izlenme rekorları kırdığını.
Biliyor, 15 Temmuz gecesi hainlerin bu coğrafyanın kaderi Recep Tayyip Erdoğan’a pusu kurarken, kimlerin zırhlarını giyip inlerine kaçtığını. Biliyor birileri, vatan için, millet için, ümmet için, tankın, topun, tüfeğin önüne göğsünü siper ederken, kimlerin ülkenin kaynaklarını talan etme derdine düştüğünü. Biliyor ve kederinden gözünden yaş yerine kan damlıyor.
Biliyor, Halep’te üzerlerine bomba yağarken, kurşun deliklerinin açtığı pencereden sokaklara el sallamanın yüreğinde açtığı yaranın derinliğini. Günlerce aç, susuz bir kafese hapsedilip özgürlüğe hasret kalmanın dayanılmaz acısını. Yakılmış, yıkılmış, harap edilmiş, vatanını terk edip bir mülteci kampında bir lokma ekmek, bir çift ayakkabı için günlerce sıra beklemenin ruhunda açacağı yarayı.
Biliyor kendine bu sefil hayatı dayatanların veya sıranın kendilerine gelmeyeceğini düşünen akılsızların çocukları, anne rahminde dünyayı mazlumlara zindan eden ABD ‘ye vatandaşlık için, zıbın takımına İngiltere’ye, bebek arabasına Almanya’ya, Şarkı söyleyen oyuncağına Fransa’ya, İsrail havayolları ile seyahat yaptığını. Biliyor ve başına yıkılan dünyadan damlayan kanı görmeyenlere ölmüş gözüyle bakıyor.
Biliyor, bu acıyı anlatmak zordur, gözleri var görmeyene, kulakları var işitmeyene, yüreği var hissetmeyene. Bağdat harap oldu, Şam virane, Halep mezar oldu, Ümran divane.