SON yıllarda sıkça kullanılmaya başlanan 'hibrit savaş' kavramı ile ilgili açıklamalarda bulunan Emekli Tuğgeneral ve İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Fahri Erenel, kavramın tanımından özelliklerine kadar pek çok konuya değindi.
Dünyada yaşanan savaşları 4 dönem halinde incelemenin mümkün olduğunu söyleyen Erenel, “Bunlardan birinci nesil Napolyon savaşlarıdır. İkincisi Birinci Dünya Savaşı döneminde yaşanan klasik cephelere dayalı savaşlar, üçüncüsü ise Körfez Savaşı’na kadar olan ve tankın, topun yoğun olarak kullanıldığı savaşlardır. Şu anda içinde bulunduğumuz ve adına ‘hibrit, melez savaş’ dediğimiz savaşlar dördüncü nesil savaşlardır” dedi.
Bu kavramın ilk kez 2006’da kullanıldığını belirten Erenel, hibrit isminin, Hizbullah’ın İsrail’e karşı uyguladığı stratejilerden esinlenilerek verildiğini dile getirdi. Hibrit savaşın oldukça karmaşık bir kavram olduğunu ifade eden Erenel, “Bu savaşın en önemli özellikleri; açık bir savaş ilan edilmeden karşıdaki düşmanın zayıflıklarından yararlanılması, tank, top ve diğer patlayıcıların kullanılması, asker ve sivilin birlikte hareket etmesi, açık ve örtülü hedeflerin bir arada yer almasıdır” diye konuştu.
"DÜNYA ŞU ANDA ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI’NIN İÇİNDE"
Şu anda tüm dünyanın Üçüncü Dünya Savaşı’nın içinde olduğunu ve savaşı ‘hibrit savaş’ şekilde yaşadığını ifade eden Erenel, “Hibrit savaşı dünyada ilk uygulayanlar Ruslardır. Rusya’nın Ukrayna’da bunu yoğun bir şekilde uyguladığını görmek mümkün. Rusya, 2014 yılından sonra Ukrayna sınırına yakın yerlerde ayaklanmalar çıkardı, kendine bağlı ekiplere üniformalar giydirdi, ülkeyi ekonomik anlamda çökertti, doğalgaz ambargosu uyguladı ve yönetimi kendisine biat ettirmek, sistemi çökertmek için bunu yaptı” dedi.
Devlet bazlı bakıldığında bunu en etkili kullanan ülkenin Rusya olduğunu söyleyen Erenel, Amerika’nın da bunun gerisinde kalmadığını ve 11 Eylül saldırılarının ardından Afganistan ve Irak’ta hibrit savaş’ın etkin şekilde kullanıldığını belirtti.
HUKUKUN OLMADIĞI SAVAŞ
Hibrit savaşta dayanıklı olan tarafın bu savaşı kazanacağını söyleyen Erenel şöyle devam etti:
“Dayanıklılık ve değişime uyum sağlama bu savaşın kazananı olma ihtimalini artırır. Dünyadaki devletlere baktığımızda sürekli yeni arayışlar içinde olduklarını, uyum sağlamaya ve dayanıklılıklarını artırmaya çalıştıklarını görüyoruz.
Buna karşılık terör örgütleri de boş durmuyor. Örneğin DAEŞ’e baktığımız zaman hem tankları, uçaksavarları, el yapımı patlayıcıları kullanıyorlar hem de her türlü tuzak ve hileye başvuruyorlar. Çünkü hibrit savaşta artık hukuk yok. Cenevre Harp Hukuku’na uymak için sözleşme imzalamış devletler bile bu şartlarda neredeyse hiçbir kurala uymuyorlar.
Bunun en yakın örneğini Halep’te gördük. Cenevre Harp Hukuku’na göre buradaki insanların tahliye edilmesi mümkünken kimse buna yanaşmadı. Devletler buna uymazken DAEŞ gibi yapılanmaların, terör örgütlerinin buna uymasını beklemek hiç mantıklı olmaz.”
"HİBRİT SAVAŞIN ÖNEMLİ BİR AYAĞI YERELDE GERÇEKLEŞİR"
Hibrit savaşta sert ve yumuşak gücün bir arada kullanıldığını ifade eden Erenel, “Önceden devletler kendi kültürlerini hasım ülkenin kültürüne empoze etmeye çalışarak o ülkeyi etkileri altına almaya çalıştılar ama bunun başarısız olduğunu gördüler. Artık sert ve yumuşak gücü bir arada kullanmaya başladılar. Her türlü sosyal medya ve medyayı, politik ve yerel bağları etkin şekilde kullanıyorlar. Hibrit savaşın önemli bir ayağı da yerelde gerçekleşiyor. Yerel kaynaklardan öncelikle insan gücü ve lojistik anlamında yararlanılmaya çalışıyor. Bu savaşın en önemli boyutlarından biri de budur” diyerek sözlerini bitirdi. Doğan Haber Ajansı
Son Güncelleme: 02.01.2017 20:42
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.
Üye Girişi Üye Ol