Çanakkale Savaşı'nda bütün silahların denenmesi ve artık göğüs göğüse mücadele safhasına gelinmesi sırasında siperlerde ölümü bekleyen Türk askerilerinin başındaki Ali Onbaşı “Kardeşlerim Türk milletinin bundan sonraki kaderi bize bağlı, birazdan dünyanın dört bir tarafından gelen ve bizi paramparça etmeye yemin eden devletlerin askerlerine karşı süngü ile hücuma geçeceğiz. Sakın korkmayın biliyorsunuz ki Şeytan Korkunun Efendisidir, Korkuya esir olmayacağız, Biz korkuyu da yeneceğiz korkunun efendisini de paramparça edeceğiz, Allah yardımcımız olsun” diyerek hücum emrini vermişti.
1915 yılında başlayan Çanakkale Savaşında İstiklal marşı şairi Mehmet Akif tarafından “Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i/ Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.” diye tasvir edilen Türk milleti aradan yüzyıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen halen korkuya esir olmamak adına eskisinden daha büyük bir mücadele veriyor.
Çanakkale Savaşında artık "kanların sebil olduğu" bir noktada Düşman ne yapacağına karar verinceye kadar 57. Alay da Conkbayırı’ na yetişmişti. Daha sonra 19. Tümenin öteki alaylarını da emrine alan Mustafa Kemal, düşmana karşı daha etkili bir taarruz başlatmıştı. Kocaçimen platosunun düşmanın eline geçmesi önlenmiş ve Çanakkale savunmasının temeli atılmıştı.
Mustafa Kemal, o gün Arıburnu kuvvetleri komutanı olarak verdiği emirde:” - Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zamanda yerimizi başka kuvvetler alabilir.” derken Yedi düvel ile birlikte korkuya esir olmuyor, aksine korkuyu da paramparça edecek kararlar veriyordu.
Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa Medine Müdafaası sırasında askerlerine hitaben “Evlatlarım! Bir söz verdik. 'Kutsal şehri isyancılara vermeyeceğiz' diyerek. Elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Ta ki son mermi, son er ve son kana dek.. Bu azim, bu kararlılık bize dayanma gücü verecektir. Bunu hiç unutmayın! Ümitsiz olmayınız.Bakın, bayrağımıza iyi bakın.
Herhangi bir bayrak değildir o. Şu an devletimizin düşen birçok kalesi var. Ele geçirilen birçok şehri var. Ama burası son kaledir. Devletimizin son direnme noktasıdır. Belki bizim bu gayretimiz diğerlerine de örnek olursa, her yerde ittifak etmiş düşmanlara, yedi düvele karşı koyarız” dediğinde aslında “Korkuya esir” olmaycağız” mesajını veriyordu.
Kıbrıs’taki kardeşlerimizi 20 Temmuz 1974 sabahı Türk ordusu, adaya saat 6:05'ten itibaren havadan indirme ve denizden çıkarma yapmaya başlandığında Kıbrıs'a ayak basan ilk Türk askeri, paraşütçüler olmuştu. Hava İndirme Tugayının 1. Paraşüt Taburu Pınarbaşı’ya, 2. Paraşüt Taburu Gönyeli'ye inmişti.
20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’taki kardeşlerimizin Yunan ve Rum zulmünden kurtarılması amacı ile başlatılan Kıbrıs Barış Harekatı ile Kıbrıslı Türklerin can güvenlikleri sağlanıp, Rumların Enosis hayalinin Akdeniz’in karanlık sularına gömüldükleri savaşta 498 Türk askerinin şehit olduğu, Bin 200 askerimizin de yaralandığı, 70 Kıbrıslı Mücahit ve 270 Kıbrıs Türk’ünün şehit olduğu, 1000 Kıbrıslı Türk'ünde yaralandığı Barış Harekatı da Türk milletinin Korkuyu yendiği anlardan birisidir.
15 Temmuz gecesi başlatılan Darbe girişimi sırasında 62'si polis, 5'i asker, 173'ü de sivil 240 kişi şehit oldu.15 Temmuz'da yaşanan darbe girişimi sırasında 55'i Ankara'da, 5'i İstanbul'da, 2'si Muğla'da olmak üzere 62 polis, 4'ü Ankara, biri İstanbul'da 5 asker, 78'i Ankara, 94'ü İstanbul, 1'i Malatya'da 173'ü sivil toplam 240 kişi şehit olurken canları pahasına tankların altına yatan, gövdelerini silahların önüne atan Vatandaşlarımızda dünyaya "korkuya Esir olmayacağız" mesajını son derece net bir şekilde vermişlerdi.
Türk insanının “korkuya teslim olmamak” adına en az yüz yıldır verdiği mücadele ile ilgili olarak daha yüzlerce binlerce örnek sayılabilir, Belirleyici unsur “Yarın Yavuz dirilip bize buyruk verince /Kızgın kum çöllerini yeni baştan aşarız. /Kanlarımız sebildir; akıtarak hepsini /Belirsiz mezarlarda anılmadan yaşarız” şeklinde olunca Yemen çöllerini aşan ecdadımız dün olduğu gibi bugün de Türkiye'nin sınırlarını teröristlerden temizlemek amacıyla yürüttüğü Fırat Kalkanı harekatında en önemli hedef olarak görülen El Bab'da “Korkuyu yenmek, Korkuya Esir olmamak” adına “Sebil” olarak gördükleri kanlarını akıtmaktan çekinmiyorlar.
1915 yılından itibaren bugüne kadar gelindiğinde dün Çanakkale savaşında bütün silahların denenmesi ve artık göğüs göğüse mücadele safhasına gelinmesi sırasında siperlerde “şahadet şerbetini içmeyi” bekleyen Türk askerilerinin başındaki Ali Onbaşı “Kardeşlerim Türk milletinin bundan sonraki kaderi bize bağlı, birazdan dünyanın dört bir tarafından gelen ve bizi paramparça etmeye yemin eden devletlerin askerlerine karşı süngü ile hücuma geçeceğiz, Sakın korkmayın biliyorsunuz ki Şeytan Korkunun Efendisidir, Korkuya esir olmayacağız, Biz korkuyu da yeneceğiz korkunun efendisini de paramparça edeceğiz, Allah yardımcımız olsun” diyordu, bugünde El Bab’da askerlerimizin başındaki Hasan Yüzbaşı’da , Ali Onbaşı’nın yüz yıl önce söylediklerini tekrar ettikten sonra “Galib et Yarab,Zira Bu son ordusudur İslamın” diyerek “kanlarını sebil edip Belirsiz mezarlarda anılmadan yaşama” yolunu seçiyor ve şehitlik mertebesine ulaşırken “Ölümsüzlüğü seçtik biz/Neylesin bize Ölüm.?” diye haykırıyor..
Ve bu topraklar yüz yıldır Türk kanı içmeye doymuyor!!!!
Son Güncelleme: 31.12.2016 10:49
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.
Üye Girişi Üye Ol