Türkiye’de bugünlerde bir taraftan siyasi partilerin genel başkanları diğer partiler ile mücadele edip ülke genelinde iktidar olmaya olduktan sonrada iktidarı bırakmama mücadelesi yaparlarken partilerin kendi içlerinde “ölümüne yaşanan” parti içi iktidarlar kavgalar bir noktadan sonra genel siyaseti bile geride bırakır duruma gelmiş vaziyette.
Şu an Cumhurbaşkanlığı koltuğunda bulunan Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakınında 1994 yılı itibarı ile İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı dönemindeki ekip bulunuyor, Erdoğan’ın yanındaki ekipte meydana gelen yaşlanmalar dolayısı ile de o ekibin ikinci kuşak çocukları hizmet vermeye devam ediyorlar.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’de hatırlanacağı gibi Alparslan Türkeş’in rahmetli olmasından sonra 06 Temmuz 1997 yılında yapılan Kurultayda MHP Genel başkanı seçilmişti, O günden bu güne kadar her ne kadar Bahçeli’nin yanındaki kadroların pek çoğu değişmiş olsa bile varlığını ve siyasi geleceğini Bahçeli’ye bağlamış onunla var olan “Mutfak ekibi” var olan alana yeni bir ekip sokmamamın mücadelesini veriyor.
MHP’nin 1997 yılından bu güne kadar 1999 yılı hariç girdiği her seçimi kaybetmesine rağmen geçen sürede bu ekibin parti içerisinde iktidarı muhafaza ettiği de bilindiğinden ekibin son derece başarılı olduğu söylenebilir.
Deniz Baykal sonrası 22 Mayıs 2010 tarihinde CHP’ye genel başkan olan hiçbir seçim kazanamamasına rağmen 7 yıldır CHP’nin başında bulunan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yakın çalışma ekibi de partinin yurt genelinde başarısız olmasına rağmen parti içi iktidarı asla kaybetmiyor en azından parti içerisindeki koltukları da hiç kimseye bırakmamak adına olağanüstü bir mücadele örneği sergiliyorlar.
Liderlerin etrafında bulunan ve sayıları hiçte azımsanmayacak kadar fazla olan bu “Kadrolu Secdeciler” liderlerinin başında bulunduğu partinin başarılı olması yada olmaması ile fazla ilgili değillerdir, Girilen her yerel seçimde yüzde yedi oy alan bir siyasi partiye Hazine tarafından yapılan yardımı zaten partilerin dönem içerisindeki genel giderlerini de karşıladığından Genel başkana yakın kadroda yıllar yılı “Ekmek elden su gölden” misali “soğukta üşümeden sıcakta terlemeden” yıllar yılı güzel bir hayat sürmeyi başarabiliyorlar.
Türkiye’de Avrupa ülkelerinde olduğu gibi seçim kaybeden liderin anında istifa ettiği pek görülmediğinden istifa etmeye niyetlenen liderin etrafındaki Kadrolu Secdeciler “-Aman Efendim istifa ne demek Türkiye’nin size ihtiyacı var, Sizin engin bilgi ve tecrübeleriniz her şeyin üzerindedir, Bu yüzden siz genel başkanlığa devam edin sizi iki-üç seçimdir anlamayan halk dördüncü seçimde hele hele beşinci seçimde mutlaka anlayıp partimizi iktidara getirecektir” şeklindeki gazını da alınca zaten 25 yıl doluyor ekipte bu zaman zarfında zaten emekli oluyor.
Dikkat edin son zamanlarda Türkiye’de var olan siyasi partilerin tamamında seçimlerde ilk sıralara Genel başkanların sekreterleri, Özel kalem müdürleri, Şöförleri, Korumaları, Güvenlik sorumluları konuluyor, Yıllar yılı parti içerisinde mücadele eden partililer de “Yahu ne oluyor, Sayın Genel başkanın ustası, postası milletvekili oluyor nedir bunun hikmeti ?” diye sorulduğunda bu ekip anında “Başkanım sizin partililiğinize hiç kimse tek bir söz edemez, ancak kamuoyu yoklamaları bu seçimde partimizin tek başına iktidara geleceğini gösteriyor.
Olası bir tek başına iktidarda Genel başkanımızın huyunu, suyunu bilen yıllar yılı onun temposuna ayak uyduran ve genel başkanın ne istediğini gözlerinden anlayan bir ekibe ihtiyaç var. Zaten partimiz iktidar olduğunda bakanlar kurulu olarak bizde sizin emrinizdeyiz” diye muhatabın sırtını sıvazlayıp gazını da alınca muhatap Ankara’dan uçarak seçim bölgesine gelir gelmez bu “Hikmet dolu” anlayışı tabandaki partililere anlata anlata zaten bitiremiyor.
Liderlerin yanında duran ve lider ile birlikte yol yürüyen herhangi bir siyasetçi olaki lidere, "Efendim izlediğimiz bu siyaset bir miktar yanlış isterseniz şöyle bir yol takip edelim" dediği ve lider tarafından aforoz edildiği andan itibaren bu 'Kadrolu secdeciler' yıllar yılı aynı yolu yürümüş bu partililere etmedikleri eziyeti bırakmıyorlar.
12 Eylül 1980 sonrası bir türlü düzeltilmeyen siyasi partiler kanununun olumsuzluğu sayesinde parti içerisinde var olan Padişahlık sistemi bir türlü yıkılamıyor.
Zaten ülke şartlarının ağırlığı dolayısı ile iktidardan uzak kalmaya özen gösteren bunu yaparken de “Ne güzel muhalefette duruyoruz iktidar olacaksın işin yoksa atama-ile tayin ile uğraş memleketin var olan ve bir türlü azalmayan sorunları ile boğuş dur. Bunlara hiç gerek yok, Türkiye’de iktidar olmaktansa parti içerisinde iktidar olmak daha güzel daha kolay” diye düşündüklerinden var olan yapı asla değişmiyor, değiştirilemiyor.
Kendi partileri içerisindeki Padişahlık yönetimini yıkamayan bırakın yıkmayı önünde eğilmek için kapıdan genel başkanların çıkmasını bekleyen bu kadar kadrolu secdecinin olduğu bir memlekette Demokratik kuralları kim nasıl işletecek..?
Bilen var mı ?
Son Güncelleme: 23.01.2017 23:36
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.
Üye Girişi Üye Ol