Belediyeler, halka en yakın kamu yönetim birimleridir.
Adeta devletin, vatandaşına dokunan eli, gören gözüdürler.
Yaptıkları hizmetlerin yansıması sadece yerel düzeyde kalmayıp, aynı zamanda merkezi idareye de sirayet etmektedir.
Dolayısıyla belediyeler arasındaki rekabet, genel siyasetin de enstrümanı haline gelmektedir.
Bu rekabette belediyeler, rakip olarak kabul ettikleri diğer yerel yönetimlere karşı pozisyon kazanmaları için özellikle son yıllarda, yeni stratejilere yönelerek, halka sundukları hizmetlerde farklılıklar oluşturmak için büyük çabalar içine girmeye başladılar.
Bazen bu rekabette öne geçmek isteği, diğerlerinden farklı olma, bu alanda ilk olma gibi projelere belediyeleri yönlendirmektedir.
Bu durum bazı gariplikleri ve kamu kaynağının hesapsızca harcanmasını da beraberinde getirmektedir.
Bir belediye için doğru olan bir projenin, diğer belediye için yanlış olabileceği gerçeği göz ardı edilmektedir.
Kısıtlı kamu kaynakları, ilk olma aşkı uğruna heba edilmektedir.
Altyapısı olmayan, ulaşım sorunları çözülmemiş, hava kirliliği ve çevre sorunlarını çözme adına projeler üretilmemiş, tarihle ve doğayla barışık imar ve şehircilik anlayışından çok uzak şehirlerimizde, kıt kamu kaynaklarının öncelik sıralaması yapılmadan ilk olma aşkı uğruna heba edilmesine şahit oluyoruz.
Oysa bizler, Avrupa şehirleri ölçütlerinde bir belediyecilik anlayışı istiyoruz.
Şehirlerimizin planlarının bir kez yapılmasını, kişiye özel plan veya plan tadilatlarının yapılmamasını istiyoruz.
Şehirlerimizin nefes borusu olan yeşil alanların ranta kurban edilmemesini bekliyoruz. Belediyelerimizin bu alanda bir ilki başarmalarını bekliyoruz.
Oysa bizler, altyapı yatırımlarının, arsalar konut yapımına açılmadan yapılmasını bekliyoruz. Yollar ve kaldırımların her yıl yeniden sökülüp yapılmasını istemiyoruz.
Yaya yolları ve kaldırımların toplumda yaşayan tüm bireyler dikkate alınarak genişliklerinin, eğimlerinin ve döşemelerinin yapılmasını talep ediyoruz. Belediyelerimizin bu alanda bir ilki başarmalarını bekliyoruz.
Oysa bizler, tarihle, doğayla ve insanla barışık bir mimari anlayışla konut üretilmesini arzu ediyoruz. Göklere meydan okuyan gök kafeslerde özgürlüğümüzün hapsedilmesine razı değiliz.
Medeniyetimizin bize miras bıraktığı insan kokan evlerimizi bize geri vermenizi bekliyoruz.
Doğayla barışık yapılaşma projelerinin teşvik edilmesini istiyoruz.
Caddelerimizi, sokaklarımızı öldüren, esnafımızın kapısına kilit vuran AVM anlayışınıza bir son vermenizi talep ediyoruz.
Belediyelerimizin bu alanda bir ilki başarmalarını bekliyoruz.
Oysa bizler, makam odalarınızın, makam arabalarınızın en son üretilen koltuk, en son model arabalarla, her yıl yeniden değiştirilmesini istemiyoruz.
Bizler sizleri ekonomik olarak bizden daha güçlü ülkelerin şehirlerini yöneten belediye yöneticileri gibi bazen bisiklet üzerinde, bazen iki ayağı üstünde, bazen de toplum gerçeklerine uygun makam arabasıyla halkın içinde vatandaş gibi görmek istiyoruz.
Onlarca korumalarınızla bizden yani vatandaştan korunmanızı istemiyoruz.
Belediyelerimizin bu alanda bir ilki başarmalarını bekliyoruz.
Bizler, vizyonu olan, dinamik bir belediyecilik yapan, şehirlere hizmet etmekten büyük heyecan duyan, özü-sözü bir Şehremini olmanızı canı gönülden istiyoruz.
Bu anlamda İstanbul’u aşk derecesinde seven, bu aşkla yaptığı hizmetlerle bizlerin gönlünde taht kuran Sayın Cumhurbaşkanımızın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde ortaya koyduğu belediyecilik anlayışını rehber edinmenizi bekliyoruz.