Hafta içerisinde  amcamızın kızı Nezahat'ı toprağa vermek için mezarlığın yolunu tutup cenaze için gerekli vecibeleri yerine getirdik, Nezahat dualar eşliğinde toprağa verilirken bir taşın üzerine oturup biraz düşündüğümüzde bizim dünyaya gelmemize vesile olan büyüklerimizin tek tek aramızdan sessiz sedasız bir şekilde ayrıldığını bu ayrılıkların verdiği acının da kalbimizin tam ortasına saplanmış bir bıçak yarası gibi olduğunu bir kez daha fark etmiş olduk.

Hayata veda eden yakınımızın da bir anne olması, hayatının nerede ise tamamını çocuklarının iyiliği, sağlığı adına harcaması bir anda aklımıza geçtiğimiz yıllarda aramızdan ayrılan ancak acısını bugün bile yüreğimizin derinliklerinde hissettiğimiz annemi getirdi.

Anne ile ilgili anneler ile ilgili belki milyonlarca hikâye-deneme-şiir yazılmıştır, okyanuslar gibi ucu bucağı olmayan bir sonsuzluk içerisinde her yazı başka bir anlam bulsa da Anneler ile ilgili bizi en çok etkileyen ifade Yavuz Bülent Bakiler’in bir ana duası olarak kabul edilen ve bizi mest eden “Anamın duaları üzerimde olmasa/Yıkılır sırtımı verdiğim duvar/Kopar, elime gelir tutunduğum dal/Kapımı çalmaz bahar.” mısralarıdır.

Şu an hayatta bulunmayan ve hepimizin “Bozkırın tezenesi” olarak bildiği rahmetli Neşet Ertaş anneler için “Onlar insandır, biz İnsanoğlu” diyerek Annelerin ne kadar olağanüstü varlıklar olduğunu müthiş bir şekilde tanımlıyor.

Şair Erdem Bayazıt ise “Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair” şiirinde Anneleri  “Kadınlar bilirim ülkeme ait/Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak/Göğüsleri Çukurova gibi mümbit/Dağ gibi otururlar evlerinde /Limanlar gemileri nasıl beklerse /Öyle beklerler erkeklerini/Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.” diyerek annelerin gönlümüzdeki yerini anlatır.

Büyük Şair Bahtiyar Vahapzade’de “Menim Anam” isimli şiirinde “Savadsızdır/Adını da yaza bilmir/Menim anam…/Ancak mene/Say öğredip/Ay öğredip/İl öğredip/En vacibi dil öğredip/Menim anam./Bu dil ile tanımışam/Hem sevinci/Hem de gamı/Bu dil yaratmışam/Her şiirimi/Her nağmemi,/Yoh men heçem/Men yalanam/Kitap kitap sözlerimin/Müellifi: Menim anam” diyerek analarımızın ne kadar mukaddes olduğunu hepimize tane tane ifade eder.

Pek çok kere pek çok gazetede yazdık, bizim Annemizde 10 çocuk doğurmuş, okuması yazması olmayan, ancak çocuklarının okuması daha iyi şartlarda hayat sürmesi adına gece gündüz demeden “Saçını süpürge” edip son nefesine kadar bu amacından vazgeçmeyen bir Anadolu kadınıydı.

Her evlat gibi bizde maalesef sağlığında annemizin kadrini kıymetini bilemedik, yılların hep aynı vaziyette kalacağını, bizimde Annemiz içinde ölüm olmayacağını ve dünya durdukça yaşayabileceğimizi bizi sürekli görmek isteyen annemize de kendimizin istediği kadar zaman ayıracağımızı düşünüyorduk.

Yakın çevremizdeki dostlarımız bilirler bizim hayatımızın çok önemli bir bölümü “Vatan-Milet-Sakarya” ilkesi çerçevesinde siyaset yapmakla sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar vatandaşlarımızın içerisinden çıkmadıkları sorunları çözmek için geçti gitti.

Bu bakımdan bizim evde çok uzun çocuklarımız akşam yemeğine hasret bir şekilde ömür geçirdiler, Vatandaşın bitip tükenmez sorunları sebebi ile kâh şehir içinde kâh şehir dışında yapmak zorunda kaldığımız günlerin sonunda gece yarıları çoğu zamanda sabaha doğru eve gelmek zorunda kalırdık.

Hayata veda ettiği güne kadar bizim evimiz ile annemin evi hep karşı karşıyaydı, Babamızın 1992 yılında vefat etmesinden sonra yalnız kalmayı seçen annemi bir türlü bizimler ya da diğer kardeşlerimizle birlikte kalmaya ikna edemeyince ısrarlardan vaz geçmek zorunda kaldığımızı hatırlıyoruz.

Bizim iş-güç dolayısı ile eve ancak sabah saatlerinde uğramak zorunda kaldığımız anlarda bile saat kaç olursa olsun aracımızı park edip karşıya yani annemin evine doğru baktığımızda mutlaka pencerenin perdesinin bir kısmının açık olduğunu dolaysı ile ben eve gelmeden daha da önemlisi evin cümle kapısından girmeden annemin penceresindeki yarı açık olan perdesinin kapandığını asla hatırlamıyoruz.

Annem bana çok dua ederdi, bir gün bile vakit namazını geçirmeyen şeker hastası başta olmasına, geçirdiği kalp krizi sonrası hayatının son 20 yılını kalp pili ile geçirmeye mahkûm olmasına rağmen mübarek Ramazan ayında tek bir gün orucu kaçırmayan annemin ettiği duaların bizi sağlıklı ve zinde tuttuğundan bir gün bile şüphe duymadık, bundan sonra da duymayacağız.

Bugün annem hayatta olsaydı muhtemelen onunla geçirdiğim daha doğrusu geçirdiğimi sandığım zamanı çok daha uzun sürelere çıkartır, Zaten son derece üst seviyelerde olduğunu bildiğim sevgi bağını hak etmek adına gecemi gündüzüme katardım.

Millet olarak yakınlarımızın değerini ancak onları kaybettikten sonra anlıyoruz, bizim durumumuzda aşağı yukarı bu şekildedir, Ancak bir kere kaybettikten sonra ağlamanın sızlamanın hiç kimseye bir faydasının olmayacağını başta annelerimiz olmak üzere sevdiğimiz kim varsa kıymetlerini bugün bilmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

Annem şimdi yok, Bizimde yaşadığımız hayata ne zaman veda edeceğimiz daha doğrusu ne şekilde öleceğimiz belli değil, Ancak bir kere daha ifade etmek istiyoruz ki anamın duaları olmasa hayat benim için bu kadar kolay olmazdı.

“Anamın duaları üzerimde olmasa/Yıkılır sırtımı verdiğim duvar./Kopar, elime gelir tuttuğum dal/Kapımı çalmaz bahar…”