Artık çok net bir şekilde kabul etmemiz gerekiyor ki en azından 1 yıl önceki hayat şartlarına dönme imkanımız yok. Nerede ise günde birkaç kez yapılan zamlar dolayısı ile aşırı yağıştan korunmak için saçak altı arayan çaresizler gibi kalmış durumdayız.
Hal böyle olunca ortaya yıllar yılı var olan temel alışkanlıklarımızı da ister istemez terk etmek gibi bir mecburiyet çıkıyor. Zira zor oyunu bozar misali herkes bu aşamadan sonra daha ince eleyip sık dokumak zorunda kalacak.
Birkaç gün önce de yazmıştık; bundan 1 yıl önce öğlen saatlerinde gözümüz kapıda bir arkadaşımız gelse de birlikte yemek yesek diye düşünürken bugün, öğlen saatinde gazeteden uzaklaşalım da masraf çok olmasın noktasına kadar geldik.
Yemek ateş pahası.
Marketten, manavdan sebze, meyve almak maharet istiyor.
Yeni ayakkabı, yeni elbise, yeni gömlek vs almak lüks oldu.
Bulunduğumuz yerden 60-70 kilometre uzaklıktaki bir yere araç ile gidebilmek için nerede ise akaryakıt istasyonu sahibi olmak lazım.
Hafta sonları bir arkadaşımızla fazla lüks olmayan bir restaurantta yemek yemek artık hayal.
Var olan aracımızın modelini yükseltmek, hele hele yeni bir araç sahibi olmayı düşünmek mümkün değil.
İkamet ettiğimiz evi satıp başka bir ev alalım diye düşünen nerede ise kalmadı.
Evi olmayıp da kirada bulunan kim varsa akşam sabah ev sahibinin yan dairedeki kiracı bin liraya oturuyordu, şimdi 4 bin beşyüz lira veriyor. Siz de kirayı o miktara çıkarın demesini bekliyor
Bu ve benzeri yüzlerce örnek artık bizim var olan ve hayatımızı tanzim eden alışkanlıkların tamamını bir daha geri gelmemek üzere uzak diyarlara götürüp bırakmış durumda.
Biz yaklaşık bir aydır dolapta bulunan elbiselerimizi, ayakkabılarımızı, gömleklerimizi tekrar tekrar gözden geçirmeye ve bu elbiselerin bizi ömrümüzün sonuna kadar idare edeceğini kendi kendimize kabul ettirdik.
Biraz sağlık sorunlarından ama daha çok hepimizi yakıp kül eden hayat pahalılığından dolayı dostlarımıza "Artık öğlen yemeklerini iptal etik. Sadece sabah kahvaltı yapıp, akşam da hafif yemekler ile günü tamamlayacağız" diyoruz.
Artık zor bela doldurmaya çalıştığımız aracımızın deposundaki akaryakıt fiyatlarını görünce hane halkına "Toplu taşıma diye bir model var. Serin, temiz ve hijyen neden onları kullanmıyorsunuz?" uyarılarında bulunuyoruz.
Her yıl tüm aile senede bir kez yaptığımız tatilleri ise otel fiyatlarındaki anormal yükselişi gördüğümüzden tatile ne gerek var diye savuşturmanın derdindeyiz.
Şimdi bizi yakıp kül eden bu olağanüstü fiyat artışları yüzünden değiştirmek zorunda kaldığımız alışkanlıklarımızdan daha ne kadar feragat edeceğimizi biz değil, önümüzdeki günlerde tepemize yağmur gibi yağan zamlar karar verecek.