TBMM İstanbul Milletvekili Metin Külünk, ülkenin geçtiği sıra dışı durumların üstesinden akıl devrimi ile gelineceğini belirterek bu devrimi gerçekleştirecek olan yerlerin üniversiteler olduğunu belirtti.
Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ) Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı tarafından organize edilen ‘15 Temmuzda Yaşadıklarım’ panelinde TBMM İstanbul Milletvekili Metin Külünk öğrencilerle bir araya geldi.
GTÜ İşletme Konferans Salonu’nda düzenlenen programa GTÜ Rektörü Prof.Dr. Haluk Görgün, GTÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Babür Özçelik, Prof. Dr. Hasan Aslan, GTÜ Genel Sekreter Vekili Abdurrahman Akyol, GTÜ personeli ve öğrenciler katıldı. Programda Külünk’ün sunumu öncesinde selamlama konuşması yapan Görgün, üniversiteye teşriflerinden dolayı milletvekiline teşekkür etti. Görgün, Külünk’ün konuşmasının ardından plaket takdiminde bulundu.
İLK 15 TEMMUZ
TBMM İstanbul Milletvekili Metin Külünk konuşmasında 15 Temmuzu geçmişten bugüne çağrıştırdığı gerçekler temelinde anlatacağını belirterek sözlerine başladı. Türkiye Cumhuriyetinin yaşadığı ilk 15 Temmuzun Gazi Mustafa Kemal’in vefatı olduğunu söyleyen Külünk, “Bu örgüt, NATO ittifakındaki sürecinden bu yana devletin içerisindeki gizli güç merkezinin devamı olan bir yapıdır.
Ülkenin 12 Eylül’e, 28 Şubat’a getiriliş şartlarını okumazsanız Türkiye’deki gizli gücün, bugünkü sistem değişikliği tartışmalarında o gizli gücün, inşa ettiği ve ittifak ettiği güç merkezlerini kavramazsak sürekli sorarız ‘kim bunlar ya’ diye. 15 Temmuz’u bu anlamda bir akşama tutsak ederek düşünmenin ötesinde, 15 Temmuzu tefekkür ederken geriye dönmeliyiz; 1839 Tanzimat Fermanı’ndan başlamalıyız ve Mustafa Kemal’in 1938’de zehirlenerek öldürülüşü cumhuriyetten sonraki ilk 15 Temmuz’dur. 15 Temmuz’dan sonra batı ittifakı bizi teslim almıştır. O günden buyana Türkiye’yi otoriter bürokrasi üzerinden kontrol etmektedirler. Bu yapı Türkiye’de halkın egemenliğini kontrol etmek üzere kurgulanmıştır. 15 Temmuz küresel bir denklemin parçasıdır" şeklinde konuştu.
100 YILLIK EŞİK İÇİNDEYİZ
Devam eden Milletvekili Külünk, “Önümüzdeki süreç bir anlamda dünya denge arayışında çetin mücadelelerin olduğu bir süreç olacak. İşte 15 Temmuz bu denklemin bir parçası olarak Türkiye’ye yapılmak istendi ve devamı olan sistem değişikliği tartışmalarını da bu temelde kabul etmek gerekir. Teknik bir meseleyi konuşmuyoruz, hukuki bir meseleyi konuşmuyoruz sistem değişikliği tartışmalarının merkezinde dünyanın bu yeni şekillenmesine ayak uydurması gereken bir Türkiye’yi inşa zorunluluğunu konuşuyoruz ve her yerde bu düşüncelerimi söylüyorum, şu anda 1914’le 1923 arası süreci yaşıyoruz.
Bu süreci, tıpkı 1914’le 1923’te olduğu gibi Gazi’nin güçlü liderliği etrafına Kuvayı Millîye ruhu ile toplanmış bir devlet aklı olmasaydı o süreci aşabilir miydik, o devlet aklı olmasaydı Osmanlıdan cumhuriyete, İstanbul’dan Ankara’ya geçişi başarabilir miydik, buralara gelebilir miydik? Hayır. Bugün o dönemdeyiz. Biz dünyanın savaş süreci yaşadığı bu dönemde normal şartlardaymış gibi yürüyemeyiz. Bir ülkenin cumhurbaşkanının ısrarla milli kurtuluş savaşı doktrinini güncellemesi ve milli seferberlik demesi niyedir? Demek ki bir kez daha 100 yıllık eşik içindeyiz. Biz içerde bu süreci kuvvetlerin çatışması üzerinden değil kuvvetlerin birliği üzerinden değerlendirmeliyiz.” ifadelerini kullandı.
HERKESE SESLENİYORUM
"O gün ne olduğunu nasıl bir mücadele olduğunu size çok iyi anlatırım ama Gebze Teknik Üniversitesinde daha geniş bir perspektifle konuşmak gerekir” diyen Külünk, “15 Temmuzdan bir rahmet çıkmıştır. Şuan yaşadığımız sıra dışı süreçte en önemli gücümüz milletimiz, birliğimiz ve bağımsızlık tutkunluğumuz. 15 Temmuzdaki ete kemiğe bürünen şuurumuzdur.
Bu millet 15 Temmuzda kendi genleri ile buluştu. Ulusalcılara sesleniyorum, yurt sever sosyalistlere sesleniyorum, ülkücülere sesleniyorum, dindarlara sesleniyorum, bu topraklarda olan herkese sesleniyorum, bağımsızlığımıza sahip çıkalım. Bağımsızlığımız varsa biz varız. Benim vekilliğim, hocamın rektörlüğü, sizin öğrenciliğiniz bağımsızlığımız yoksa bir şey ifade etmiyor. Bu temelde tüm farklılıklarımızı bir tarafa bırakıp milli ittifak sürecinde birbirimize kenetlenmeliyiz" dedi.
GÜCÜMÜZ MİLLETİMİZ
Tanımladığı olağan üstü süreçler için çözüm sunan Külünk, “Bu coğrafyanın merkez gücü Türkiye olacak içinde bulunduğumuz süreçleri iyi okumamız gerekir. Cumhuriyet, devlet, bağımsızlık kavramları çok önemlidir. Dindar olan, olmayan, laik, anti laik kim varsa birbirinden farklı düşünenlerin, bir arada yaşayabildiği, yaşayabileceği Cumhuriyet kavramı üzerinden ciddi kafa yormalıyız ve bu kavramı önemsemeliyiz. En önemli gücümüz bu milletin top yükün beraberliğidir. Bu gücümüzü koruduğumuz müddetçe her süreçten çıkıp küresel ölçekte merkez, güçlü bir Türkiye olacağız. Buna cevap verecek akıl merkezi de var bu ülkede" açıklamasında bulundu.
AKIL ÖZGÜRLÜĞÜ
Tarihin akışını değiştirecek bilgiyi üretmenin ülke için çok hayati önem taşıdığını söyleyen Külünk, “Kâinatın devinimi üzerinden hiç ummadığımız enerji kaynakları üretileceğini bu kaynaklarında insanlık kaderine pozitif etki edeceğini düşünüyorum. Bu anlamda tarihin akışını değiştirecek adreslerden birisinin de burası olduğunu düşünüyorum.
Onun için iddialı olmalısınız onun için bu kurumda bağımsızlık temelli sömürgeciliği reddeden anlayışla akıl özgürlüğünüze sahip çıkmalısınız. Sorgulayıcı bir modelle insanlarımızın, kaderine bu anlamda etki edecek bilgiye ulaşmanın mücadelesini vermesinin gerektiğini düşünüyorum. Hocalarınızı sorgulamaktan korkmayın, soru sormaktan korkmayın. Akıl özgürlüğünüze sahip çıkın, bu ülke ancak büyük galibiyeti, akıl özgürlüğü üzerinden başarılmış bir akıl devrimi ile gerçekleştirecektir diyerek devam etti.
GTÜ MERKEZ
“Müslümanlar aklın özgürlüğünü keşfetmek zorunda bir akıl devrimi başarmak zorunda ve bu devrimi başarmadığımız müddetçe sadece taklitçi oluyoruz, sadece takipçi oluruz. Batı medeniyetinin bu akıl galibiyetini mekanik galibiyete dönüştürüp bir mekanik egemenlik kurma sürecini tersine dönüştürebilme şansını yakalamalıyız. Bakın son yüz elli yıllık buluş tarihinde yokuz. Gebze Teknik Üniversitesi’nde bu işleri konuşmak, işin merkezinde bunu konuşmak anlamına geliyor. Bu anlamda burada bulunan öğrenci ve öğretmenlerin sorumluluğunun dışarıdaki insana oranla daha çok olduğunu düşünüyorum.”