CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'CHP yola karşı, köprüye karşı diyorlar' sözünü eleştirerek, "Köprüyü kaça yaptın? diye sorunca, 'siz köprüye karşısınız' diyorlar. Eğer köprüyü kendi cebinden yaptıysan vallahi sormayacağım. Ama milletin parasıyla yaptıysan soracağım. Siyaset zenginleşme aracı değildir, malı götürme sanatı değildir" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kocaeli'nin Çayırova ilçesinde bir otelde sanayici, iş adamları ve partililerle bir araya geldi. Kılıçdaroğlu, yeni bir anlayışla Türkiye'nin sorunlarının çözülmesi gerektiğini belirterek, "Ramazan ayındayız, güzel bir aydayız, rahmetin bol olduğu, sevgi, hoşgörünün egemen olduğu bir aydayız. Birbirimizi daha sevmeye ve dinlemeye ihtiyacımız var. Bu topraklarda her birimizin ailesi ağır bedeller ödedi. Çanakkale'den başlayarak bütün bunları düşündüğümüzde bir yakınımız, bir akrabamız bu topraklarda yaşamını yitirdi.
Amacımız hep birlikte barış içersinde yaşamak, huzur içinde yaşamak. Kavgadan, gerginlikten bu ülke bıktı. O onu dedi, bu onu dedi bunlardan da bıktı. Yeni bir anlayışla yola çıkmak ve Türkiye'nin sorunlarını çözmek zorundayız. Sorunumuz var mı? var. Aklımızla sorunlarımızı çözmeye çalışırız. Aklın değil de önyargının olduğu toplumlarda sorunlar katmerleşir" dedi.
'AĞIR BİR TABLO İLE KARŞI KARŞIYAYIZ'
Ülkenin ağır bir tablo ile karşı karşıya olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bugün ağır bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu güzel ülkede bir kişi issizlikten ötürü kendisini yakıyorsa topraklarımızın bereketli olduğu ülkede bir çifti banka borçları yüzünden kendini yakıyorsa, bir sanayici borçları nedeniyle intihar ediyorsa sorunumuz var demektir. Bu ülkede 17 milyon yoksulumuz varsa sorunumuz var demektir. Bu ülkede cep telefonuyla konuşurken endişe duyuyorum diyorsa sorunumuz vardır. Bunu akılcı politikalarla aşmak mümkün.
Önyargısız politikalarla aşmak mümkün. Kimseyi ötekileştirmeden, kimsenin kimliğini siyasete bulaştırmadan aşmak mümkün. Hepimiz bu veya şu şekilde eğriyi veya doğruyu ayırabiliyoruz. Kocaeli'ni biliyorum. Kişi başı geliri en yüksek illerden biridir Kocaeli. Ama dramatik olan şu kişi başı ortalama gelirin Türkiye'de ikinci olduğu Kocaeli pek çok çocuğun yatağa aç girdiği, işsizliğin ve yoksulluğun olduğu bir kenttir. Neden kişi başına gelir dengeli dağılmasın?
Neden hepimizin karnı doymasın? Dünyadaki gelişmiş ülkelere baktığınızda kişi başı gelir 50-65 bin dolar, ülkelere baktığınızda tamamında 1. sınıf demokrasi vardır. Demokrasi nedir? Bizde de demokrasi olduğu söyleniyor. Gerçekten bir demokrasi mi var bizde? İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edemiyorsa özgürlük yoktur. Eğer hiçbirimizin can ve mal güvenliği yoksa orada demokrasi yoktur.
Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Bunun garantisi nedir? Garantisi bağımsız yargıdır. Hakim bağımsız ve tarafsız olacak o zaman benim can ve mal güvenliğim güvencede olur. Haklarım elimden alınıyorsa mahkemede hakkımı arayacağım. O hakim başkalarının düşüncesiyle talimata göre karar veriyorsa orada can ve mal güvenliği yoktur." dedi.
'DÜNYA ADALET ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞTİR'
Dünyanın adalet üzerine inşa edildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
Bir tipik örneğini söyleyeyim size. 33 asker 7 kez ömür boyu müebbet hapse mahkum edildi 15 Temmuz darbe girişimine katıldıkları için. Komutanın verdiği talimata herkes uyar. Askerlikte komutanın verdiği talimat tartışılmaz. Hakkınız da yetkiniz de yoktur. Tartışırsanız suç işlemiş olursunuz. Erlere nasıl 7 kez müebbet vereceksiniz, komutana bir şey olmayacak. Talimatı verene bir şey olmayacak. Bunu vicdan ahlak kabul eder mi?
Dayısı olan dışarıda olacak gariban içerde olacak. Bank Asya'nın önünden geçeni içeri atacaksınız, Bank Asya'nın kuruluşuna izin verene bir şey yapmayacaksınız. Bu adalet değildir. Dünya adalet üzerine inşa edilmiştir. Adaletin olmadığı yerde devlet olmaz. Böyle bakmamız lazım. Can ve mal güvenliğimizi adalet ve hukuk sağlayacak."
'ADALETLİ SANDIĞA GİTMELİYİZ'
Kılıçdaroğlu sandığa giderken elini vicdanlarına koyup insanların sandığa gitmeleri gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:
Ramazan ayındayız adalete susamış aydayız. Biz sandığa giderken elimizi vicdana koyarak adaletli sandığa gitmeliyiz. Hepimizin namus borcudur. Adalet konusunda ortak payda oluşturmak zorundayız. Düşünün bir üniversite hocasını düşünün İbrahim Kaboğlu hayatı boyunca eline silah almamış. Elinde tuttuğu şey kalem. Kanun hükmündeki kararname ile kapının önüne konuyor. İş bulamasın diyorlar sivil ölüme mahkum ediyorlar.
Ramazan ayındayız. Mübarek ay. Sevgili Peygamberimizin 'Alimin ölümü alemin ölümü gibidir'.
Bir alimin ölümünü bir kainatın ölümüne bağlıyor. Biz o alimi bir kararname ile kapının önüne koyuyoruz. Bilgi insanları, bilim insanları toplumun gelişmesine en büyük katkıyı veren insanlardır. Hayatı bizden daha farklı eleştirirler. Onları bilgin yapan zaten budur. Bizim gidip onlara danışmamız, onların görüşlerini almamızın temelinde yatan budur. Onlar benim gibi düşünmek zorunda değiller.
Biz de onun gibi düşünemeyebiliriz. Bilgi ve bilim insanına saygı göstermek insan olmamızın bir gereğidir. Siz bilim insanları hapse atar tutuklarsanız, açlığa mahkum ederseniz demokrasiden, huzurdan, inançtan söz edemezsiniz. 24'ünde sandığa gideceğiz. Şu partiye bu partiye oy verin demiyorum. Elinizi vicdanınıza koyun ve öyle oy kullanın. Başka bir şey istemiyorum."
'HERKESİN BİRBİRİNİ DENETLEDİĞİ BİR DEMOKRASİYİ SAVUNUYORUZ'
Demokraside hak ve hukuk olması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hak, hukuk, adalet olmalıdır. Demokratik parlamenter sistem olmalıdır. Eleştiri yapıyorlar 'Siz eskiye dönmek istiyorsunuz' hayır efendim. Biz eskiyi eleştiriyorduk. Biz eskiyi değil, çağdaş, uygar, demokratik parlamenter sistem istiyoruz. Gazi meclisi kimsenin vesayetinde olmasın istiyoruz. Yüzde 10 seçim barajını kaldıracağız. Kim getirdi darbeciler getirdi. Biz savunmadık. Kadın erkek eşitliğini savunuyoruz. Kadınların niye önü kesiliyor, niye gençler siyasette yer almıyor onu değiştireceğiz. Bu ülkenin yarısı gençse parlamentoda yüzde 20 genç olsun.
Medya özgürlüğü olacak. Medyanın görevi nedir? Medya gücü denetlemektir. İktidarı denetlemektir. Alkışlayan değildir. Gücü halk adına denetler. Bir belediye başkanı yolsuzluk yaptıysa medya onu haber yapar. Haksızlığı, hukuksuzluğu haber yapar. Medya gücün yanında olursa işlevini yapmamış olur. Bizim düşündüğümüz medya sadece medya ile uğraşacak. Patron patronluk yapacak. Gazete çalışanlarının tamamının sendikalı olması lazım. Gazeteci patrona karşı bağımsız olmalı.
Öyle bir demokrasi istiyoruz ki herkesin birbirini denetlediği bir demokrasiyi savunuyoruz. Yoksa eski sisteme dönelim. Bakan el kaldırınca herkes el kaldıracak, 19 Mayıs hareketleri gibi biz bunu kabul etmiyoruz. O nedenle ön seçim çok önemlidir. Milletvekili özgür iradesini beyan edemez. Bir ülkenin anayasasının değiştiğini düşünün. O ülkede 50'nin üzerinde hukuk fakültesi olduğunu düşünün. Anayasa değişecek bir hukuk fakültesi iyidir, kötüdür diye görüş beyan etmeyecek. Bu mudur demokrasi. Bir görüş beyan etmeyecekse bu fakülteler ne işe yarayacak.
Yurtdışında 6,5 milyon vatandaşımız var. Bunlar oy kullanıyor, hiçbiri milletvekili olamıyor. Günaha mı girdi bu adamlar. Yurtdışındaki vatandaşın derdi varsa TBBM'de anlatacak. Derdini biz vekaleten anlatıyoruz. Bakın demokraside ne kadar geride kaldığımızın örnekledir bunlar. Bizim savunduğumuz demokratik parlamenter sistemidir. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi verir. Bez alırsınız, biberon alırsınız vergi ödersiniz. Musluğu açınca 5 çeşit vergi ödersiniz.
Vergiyi harcayan harcadığı paranın size hesabını veriyor mu? Hiç duydunuz mu? Demokrasilerde hesap vermek namuslu politikacı için şereftir. Para benim param değil milletin parasıdır. Parayı harcayan organ paralar nerelere harcandı hesabını verecek. Hesap verilmediği için demokrasi gelişmiyor arkadaşlar. STK'lar, odalar hesap sormalı. Şöyle söyleniyor, 'CHP yola karşı, köprüye karşı diyorlar' hayır efendim. Köprüyü kaça yaptın? diye sorunca siz köprüye karşısınız diyorlar. Eğer köprüyü kendi cebinden yaptıysan vallahi sormayacağım. Ama milletin parasıyla yaptıysan soracağım. Elin oğlu kaça yapıyor, sen kaça yapıyorsun. Bu soruyu niye soruyoruz? Siyaset zenginleşme aracı değildir, malı götürme sanatı değildir."
'HARCANAN PARALAR NEREYE GİTTİ'
Ülkede harcanan paraların nereye gittiğini merak ettiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"2003-2017'de 2 trilyon 94 milyar dolar harcandı. Nereye gitti? Keban Barajı mı yapıldı? Yok. Şeker fabrikası için mi yapıldı? Nereye gitti 2 trilyon dolar. Bunun hesabını kimse vermiş değil. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı bu. Nereye gitti bu para. Köprüden geçen paralarını biz ödüyoruz. Bizim torunlarda ödeyecek o paraları. Ne yaptınız bu paralarla. 24'ünde sandığa gidince düşüneceksiniz.
Güçlü bir ülke olmak zorundayız. Türkiye'yi bölgenin yıldızı yapabiliriz. Ortadoğu'ya bakın. Müslüman kanı akıyor. Silahları ya ABD veya Rusya veriyor. Ölenlerin tamamı bizim akrabamız. Orada da Kürtler var. Burada da var. Tarihimiz ortak, inançlarımız var. Niye orada kan akıyor. Bunu biz engelleyeceğiz. Ortadoğu Barış ve İş Teşkilatı'nı kuracağız. Niye çözmüyoruz. Kararlıyız ve çözeceğiz.
Türkiye'ye bu badireyi atlatacağız, bu bizim namus borcumuzdur. Akılcı bir dış politika gütmek zorundayız. Maceracı değil. Gazi Paşa'nın hayatı savaş meydanlarda geçmiştir. Şunu söylemiştir 'Savaş mecbur olmadıkça cinayettir' demiştir. Bizim isteğimiz bu ülkede kutuplaşmayı bitirmek. Bizi bölüyorlar, kavga edecek konuma getirmek istiyorlar. Sevgiyi ve hoşgörüyü egemen kılmamız lazım."