Yazımda esasen köpek konusunu ele alacağım ancak bu konuyu ele alırken ilişkideki paradigma kaymasını da gözler önüne sermek ihtiyacı duyuyorum.
Hayvan ve insan arasındaki ilişki yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. İlk ilişkilerin temelinde de insan ve hayvan arasında karşılıklı çıkar bulunmaktadır. Çünkü ilk evcilleşme süreci esasen hayvanın insana sokulması üzerine kurulmuştur. Sonrasında oluşan ilişkilerde ise yoğun olarak insanın kendisine fayda devşirmesinden söz edebiliriz.
Esasen insanoğlu uzun yıllar da hayvanı kendisine sağladığı fayda üzerinden izah etmişti. Mesela üzerine binmeyecekse ya da yarıştırıp eğlence sektörüne konu etmeyecekse at beslemezdi. Bir nedenle işsiz kalan atlar gözden ırakta kesim için kendilerini satın almak isteyen kişilerin ellerine geçer, gizliden sucuk oluverirlerdi.
Köylerde her hanenin kendi kümesi olur, hane halkına yetecek kadar tavuk beslenirdi. Tavuklar her gün görevlerini yerine getirir, yumurtalarını hazır ederlerdi. Hane halkı ise kendilerine düşen görevlerini yerine getiren tavuklarını büyük bir özenle besler, onlara korunaklı yerler tahsis ederlerdi.
Ancak kümes içerisinde her bir tavuk özenle takip edilir, her gün tavuk sayısı kadar kümesten yumurta verimi elde edilmesi beklenirdi. Bu birkaç gün aynı sayıyı tutmaz ise derhal tespit çalışmalarına girişilirdi. Görevini yapmayan tavuk her kimse o bulunmalıdır. Çünkü yoksulluk içerisinde bedavadan kursak beslemek olmaz.
Görevini yapmayan tavuk kuşku götürmez ki tespitinin ardından akşam yemeğinde güzel bir ziyafet olurdu.
Kümesten çıkmadan bu görev yapma konusunu bir de isterseniz horoz açısından bakalım. Bir defa her kümeste horoz olmaz. Çünkü horozlar yumurtlamaz ve insanoğlu karşılıksız kursak doyuracak kadar zengin değildir.
Bazı kümeslerde horoz vardır çünkü horoz olmayan kümesin yumurtasından civciv elde etmek mümkün değildir. Kümesteki herhangi bir tavuk kurtlak (kümes hayvanlarında anne) olmaya karar verdiğinde bir süreliğine horozlu kümes bulundurma sırası kendinde olan haneden yumurta istenir ve tavuğun altına bu yumurtalar koyulurdu.
Büyükbaş ahır ve küçükbaş ağıl hayvancılığı açısından konuyu ele alacak olursak yine insanın elde ettiği fayda söz konusudur. Hatta bu fayda bazen oldukça ileri götürülür.
Evlerin alt katında hayvanlar yaşar ve tahta bir tabanla ayrılan üst katında ise insan yaşamaktadır. Burada insan hayvandan sadece et süt dışında kışın soğuğuyla savaş konusunda ayrıca fayda ummaktadır. Başka bir yazının konusu olmakla birlikte büyük baş hayvanın gazında olduğu iddia edilen metan ile uzun yıllar köylümüz birlikte yaşamış ve herhangi bir zarar görmemiştir.
Yine pek rahatlıkla süt vermekten kesilen ineğin tespit edilip kesildiğini keza boğanın da pek az hanede dönüşümlü damızlık tutulduğunu söyleyebiliriz.
***
Dilerseniz şimdi de konuyu hayvan sevgisi açısından ele alalım. Günümüzde yumurtadan çıkan civcivler seksolog ismi verilen bir meslek grubu çalışanları tarafından ikiye ayrılırlar. Dişi olanlar bir tarafa, erkek olanlar diğer tarafa. Seksologların kanatlılar büyüyüp cinsiyetleri oluştuğunda başarı oranları belirlenir. Sözgelimi iyi bir seksolog bin seçimde 998 adet tavuk, 2 adet horoz seçmiş olmalıdır.
Bu seçimde gelecekte horoz olacaklar tarafına seçilen civcivler mama fabrikalarına itlaf edilmek üzere götürülmektedir.
Yine ahır hayvancılığında inekler, ömürleri boyunca hiç gökyüzünü görmeden yaşar ve sütten kesildiklerinde ölümle yüz yüze gelirler.
Erkek büyükbaş hayvanlar sadece damızlık ve kesimlik olarak yetiştirilir ve günü geldiğinde mezbahada kesilerek celepler tarafından kasaplara servis edilmektedir.
***
Anlattıklarım ne kadar da normal günlük hayatın içerisinden sahneler değil mi? Aslında her saniyemizde ölümle iç içe yaşıyoruz. Bu günkü konum olmadığı için homosaphien’in bugünkü zeka seviyesine ulaşmasında et yemesinin önemi konusuna değinmeyeceğim bile
***
Geçtiğimiz gün Anadolu Ajansı bülteninde köpeğin önündeki ekmeği alan genç, ikinci defa köpeğin önünden bir şey almaya yeltendiğinde köpeğin çocuğun kolunu kaptığı görüntü vardı.
Hayvan dernekleri ajansın görüntü servisinde hata olduğunu, önünden yemeği alınan köpek tabi ki gencin koluna saldırdı şeklinde haberin verilmesi gerektiğini ileri sürdüler.
Bu tez kendi içerisinde tezatlar barındırmaktaydı. Çünkü günümüzde yazık ki çocuk parkları, belediye ve mahalledeki bir takım «hayvan dostları» tarafından açık köpek barınakları olarak da kullanılmaktadır. Dolayısıyla çocuklara patili dost olarak sunulan köpek ve çocuk arasındaki mesafe kapanmıştır. Bir küçük yavrunun bilmeden köpeğin önünden yemek alması işten bile değildir. Dolayısıyla bir defa çocuk parkları derhal yeniden sadece çocuklara ait hale getirilmektedir.
***
Almanya'nın batısındaki Hessen eyaletinde yer alan Limburg kasabasında, güvercinleri evlerin çatılarını kirletmesi, sokaklarda dışkılarıyla görüntü kirliliği yaratması ve Alman halkını balkon temizliği yapma zorunluluğuyla yüz yüze bırakması nedeniyle bölgede güvercin nüfusunu yok etmek için oylama yapıldı.
Der Spiegel'in haberine göre, kasabanın 700'lük güvercin popülasyonunun kaderini belirleyen oylamada yüzde 53 "evet" oyu çıktı. Toplam 7.530 kişi güvercinlerin öldürülmesine onay verdi.
Ne kadar ilginç bir haber öyle değil mi? Dünya’nın hiçbir yerinde de koyunların, ineklerin insan tüketimi için öldürülmesine, et tüketimi insanın önemli bir besin kaynağı olması nedeniyle hiç kimsenin sesi çıkmıyor.
Ancak olaya böyle baktığımızda hayvan severlerin kuş avlamanın durdurulması, endüstriyel gemilerle gelecek nesillere balık kalmayacak şekilde balık avlanmasına karşı çıkmaları, hatta bunun için gemilerin önüne yatmaları gerekmez mi?
Elbette beklenti bu yöndedir ancak realitede bu durum söz konusu değildir.
***
Bilindiği üzere bazı ülkelerde köpek eti insanlar tarafından beslenmede kullanılmaktadır. Her ne kadar etin daha yumuşak olması için besi köpeği yetiştiriciliğinde köpeğin ot tüketmesinin sağlanması konusuna itina gösteriliyor olsa da gerçeklik bazı toplumlarda köpek etinin yendiği şeklindedir.
***
Peki bu durumda çıkarılacak bir kanunla köpeklerin yurt dışına ihracatının önünün açılmasına günümüz hayvan severinin tepkisi ne olur diye düşünmemek de elde değil.
***
Konuya birde elbette bugüne kadar olmayan köpek sorununun birden bire oluşmadığı, geçmişte gizlice yapılan bazı işlemlere kasıtlı bir biçimde ara verildiği ve sorunun bilerek büyütüldüğü tezinden bağımsız olarak da düşünmemek gerekir. Sonuç olarak kırk yılda ulaşılamayan popülasyona iki yılda ulaşılmıştır.