Tüm dünyayı kasıp kavuran salgından korunmak adına "Avrupa ülkeleri bizde uygulanan tedbirlerden başka nasıl önlem alıyorlar ?" sorusuna ancak medya kuruluşlarından aldığımız haberler kadar biliyoruz. Ancak günün sonunda farkına vardık ki yurdum insanı böylesi hayati bir meseleyi bile fırsata çevirmekten bir an bile geri kalmıyor.
Bizde Anadolu’dan büyük şehirlere doğru yıllar yılı hiç durmadan devam eden göç Avrupa ülkelerinde de var mıdır, ya da Avrupa’nın bir kendinde bundan 5 yıl önce, 10 yıl önce mesela yüz bin nüfuslu bir kentin nüfusu şimdi bizdeki gibi yarı yarıya düşmüş müdür ? şeklindeki sorular aslında uzunca bir süredir zihnimizi zorlamıyor değil.
Mesela İki İtalyan vatandaş bir uçak-tren yada otobüs yolculuğunda yan yana düştüklerinde birisi diğerine '-Hemşerim memleket neresi ?' diye sorup diğer İtalyan 'Memleket Milano' dediğinde diğeri anında “Milano’nun içinden misin yoksa ilçesindenmisin, hangi köyündensin? diye soruyor mu, çok merak ediyoruz.
Bu ve buna benzer,
"-Paris’in neresindensin ?
-Londra’nın hangi köyündensin ?
-Berlin’de Yeşil mahallede ayakkabıcı Günter’i tanır mısın ?"
şeklindeki sorular da bizdeki gibi en ince detaylarına kadar soruluyormudur diye düşünmeden edemiyoruz.
Bu bitip tükenmeyen “-Hemşerim memleket neresi ?" soruları tahmin edileceği gibi Türk insanının dini yada milli bayramlarda ortalama bir hafta izin çıkar çıkmaz memleketin bir ucundan diğer ucuna doğru anında başlayan ve milyonlarca insanı hareket halinde bırakan yolculuklar ile ilgilidir.
Normal şartlarda 17 Mayıs tarihine kadar sürecek olan 17 günlük sözde tam kapanma uyarısı gelir gelmez 84 milyon vatandaşın “Bu zamana kadar ne olduysa oldu, hem kendimizin hem de çevremizin bu baş belası salgından kurtulması anıda konu ile ilgili yöneticilerimizin talimatlarına uyalım ve süreci en sağlıklı bir şekilde tamamlayalım” diye düşünmesi ve kendisini buna göre ayarlaması gerekiyordu.
Ancak artık tüm damarlarımıza çıkmamak üzere nüfuz eden “Hemşerim memleket neresi ?” genellemesi çerçevesinde büyük bir çoğunluğun kendisini yaşadığı yere ait hissetmemesi bizi aldı ve "Doğduğun yer değil doyduğun yer" tekerlemesine kadar getirdi.
Bunun en bariz örneğini son birkaç gündür çok net bir şekilde yaşıyoruz, Ekonomik durumu iyi olan belli bir kesim Ege ve Akdeniz bölgelerine doğru yola çıktı ancak iddia ediyoruz o bölgeye giden nüfusun en az üç-beş katı hatta daha fazlası “Hadi gel köyümüze geri dönelim” diyerek Anadolu’ya aktı.
Böylesi bir “Covidler Göçü” sonrasında pek çok bilim insanı gibi bizimde salgının bu şekilde sonlanacağına olan inancımız büyük ölçüde azalmış durumda, Azalmayı bir tarafa bırakın 17 Mayıs sonrası dönüşler ile birlikte salgının daha da artacağı korkusu ile yaşıyoruz.
Tüm dünyayı tir tir titreten bir salgını bile ülke içi turizme çevirmeyi başarabilen dünyada kaç ülke var ki ?