16 Nisan tarihinde yapılacak Referandum öncesi “Türkiye’de en fazla kafa karışıklığını hangi parti yaşıyor, En fazla sıkıntıyı kimler çekiyor..?” sorusunun tek cevabı MHP ve Ülkücüler olacaktır.
Normal şartlarda son derece katı kurallar ile yönetildiği düşünülen ancak Rahmetli Alparslan Türkeş’in 9 IŞIK isimli eserinde var olan “Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik” ilkesi uyarınca Genel merkez ne derse desin tamamen kendi hür vicdanına göre karar veren bir yapıda bulunan Ülkücüler bu yüzden kendi aralarında EVET’çiler ve HAYIR’cılar olarak ikiye ayrılmış duruma geldiler.
Buraya kadar normal olmayan bir şey yok,Türkiye’nin kaderinin tayin edileceği bir Referandum öncesi herkes kendisine göre sebeplerden dolayı bir karar verebilir Zaten bu durumu yani Ülkücülerin psikolojisini çok iyi bilen MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’de gazetecilerin “Referandumda nasıl bir yol izleyeceksiniz.?” şeklindeki sorularına “Benim bir oyum var onu da EVET olarak kullanacağım” diyerek herkesin kararını kendisine bırakmış oldu.
Getirilmek istenilen ve ismi bir türlü tam olarak vatandaşa anlatılamayan “Türk tipi Başkanlık sistemini” başından beri AK Partinin istediğini ancak bu isteğini gerçekleştirecek milletvekili sayısının olmaması dolayısı ile beklediğini Devlet Bahçeli’nin talebi doğrultusunda tam fırsat diyerek uygulamaya koymak istediğini bütün Türk milleti biliyor.
CHP’nin de bu sisteme karşı olduğunu HAYIR ile ilgili talebini de parti tabanına iyi anlattığından olsa gerek parti içerisinde herhangi bir çatlak ses gelmediği de aşağı yukarı netleşmiş durumdadır zira biz şu ana kadar “ben EVET oyu kullanacağım” diyen tekbir CHP üyesine denk gelmedik.
Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bu konuda en fazla kafa karışıklığını Ülkücüler yaşıyor,Bu kafa karışıklığı sadece fikri manada yaşansa hiçbir diyeceğimiz olamaz ancak parti içerisinde 16 Nisan tarihinde EVET diyeceklerini ilan edenler ile HAYIR diyeceklerini beyan edenler arasında öylesine büyük bir gerilim yaşanmaya başlamış durumda ki anlayabilene ve anlatabilene aşk olsun.
Biz Ülkücü hareketi kendimizi tanıdık tanıyalı Dünyanın en Organize olmuş siyasi hareketi olarak biliyoruz, 1944 yılından itibaren aynı hedefe yürüyen bir siyasi Organizasyonun fertlerinin geçen 73 yıllık zaman dilimi içerisinde başlarına gelen her türlü olumsuzluğa rağmen aynı ülkü etrafında toplanmaları dünya tarihine geçecek bir örnektir.
İşte böylesine büyük bir siyasi organizasyon 16 Nisan tarihinde yapılacak Referandum öncesi belki benzetme biraz ağır olacak ancak “birbirlerinin kanını içecek” noktaya gelmiş durumdalar, Gerekçe ise 'EVET ya da HAYIR' ile ilgili karar vesilesi iledir.
70 yıllık zaman dilimi içerisinde Beraber ölen Ülkücü hareket bu süreçte maalesef beraber gülme yeteneğini kaybetmiş vaziyettedir, Birbirlerine her zamankinden daha yakın olması gereken ülkücüler bir referandum dolayısı ile artık tahammül edemiyorlar, tahammül göstermiyorlar.
MHP içerisinde var olan fikir ayrılıkları daha çok zamanı geldiği halde bir şekilde yapılamayan yada yaptırılmayan Büyük Kurultay sebebi ile yaşanıyordu, Kongre sürecinde yaşanılan bütün olumsuzluklara rağmen Ülkücüler “Bu neticede bir iç mücadeledir, Kurultay yapılır adaylardan birisi kazanır, yıllar içerisinde değişim olabilir” diyerek dostluklarına devam ediyorlardı.
Ancak zaten gergin olan ilişkiler Referandum vesilesi ile tamamen kopmuş oldu, yıllar yılı Ülkü Ocaklarında omuz omuza mücadele eden arkadaşlar bugün birbirlerine selam vermeyecek duruma gelmişler hatta bırakın selam vermeyi birbirleri ile kavga edecek noktaya kadar gelmiş durumdalar.
Ülkücü Hareket içerisinde var yaşanan bu kırılmanın ne şekilde telafi edileceği eğer edilebilecekse bunun hangi noktada olacağı ile ilgili bizim gerçekten ciddi endişelerimiz var zira problem şu günlerde asla onarılamayacak boyutlara doğru gitmeye başladı.
Bugünler geçip gidecek 16 Nisan tarihinden sonrada şartlar ne olursa olsun hayat devam edecek artık gençlik dönemlerinin sonuna gelmiş hatta orta yaş yıllarını bile tamamlamış bir Ülkücü nesil yıllar yılı beraber yol yürüdüğü arkadaşları ile , gönüldaşları ile bundan sonrada aynı duygular ile yürüme gibi bir mecburiyet vardır diye düşünüyoruz.
Ancak her geçen gün biraz daha sertleşen diyaloglardan sonra bir araya gelmek ne kadar zaman alacak..? kırılan kalpler nasıl düzeltilecek.? gibi sorulara cevap bulabilmek son derece zor, Son derece duygusal bir yapıda olan Ülkücülerin tekrar bir araya gelmesi için galiba yapılacak tek bir şey kaldı.
Allah’a dua etmek.