İSTANBUL (AA) - Namık Kemal Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Güven Avcı, Kemal Tahir'in eserlerinin bugüne de çok şey söylediğini belirterek, Türkiye ve Türk toplumunu anlamak adına romanlarının tekrar yayına hazırlanması gerektiğini söyledi.
Avcı, Cumhurbaşkanlığı 2021 Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’ne layık görülen Kemal Tahir'in hayatı ve eserleri hakkında AA Analiz Masasının sorularını yanıtladı.
Soru: Kemal Tahir’in hayatı ve romanları arasında bir paralellik var mı?
Güven: Kemal Tahir 1910 doğumlu. İmparatorluğun çöküşünü gören bir kuşak ama aynı zamanda da Cumhuriyetin kuruluşunu gören kuşak. Toplumsal tarihimizde önemli bir döneme şahit oluyorlar. Kemal Tahir'in burada kendi yaşamında da şahitlikleri var ki, çocukluğu, babasının görevi nedeniyle tam Birinci Dünya Savaşı yıllarında Isparta, Burdur ve Aydın’da geçiyor. O savaş koşullarını da oradaki çözülmeyi de görüyor. Galatasaray Lisesine kaydoluyor. Fakat annenin ölümüyle birlikte evden ayrılma, okulu bırakma ile o dönemde zor bir hayat sürüyor.
Cezaevi hayatı ona ayrı bir şey katıyor. Romanları için birçok notu cezaevinde alıyor ve o dönem aldığı binlerce satılık not bırakıyor bugüne. Böyle baktığımızda gerek çocukluğunda o çözülmeyi görmesi gerek cezaevinde, cezaevindeki çözülmeyi görmesi onu etkiliyor. Doğal olarak Kemal Tahir'de bunu göz ardı etmemek gerekiyor. Yani yaşam öyküsü, gözlem yeteneği, gazetecilikle uğraşmış, sokağa hakim, aynı zamanda çocukluğunda da dünya savaşını ve ordunun getirdiği yenilgiyi görmüş. Bu gördükleri bir şekilde romanlarında yer buluyor, özellikle cezaevi dönemlerindekiler yer buluyor. 1955’ten sonra da arka arkaya romanlarını yayınlamaya başlıyor. Kemal Tahir romanla düşünen romanla tartışan bir yazar.
Soru: Kemal Tahir biyografisini eserlerinde dönüştürmüş diyebilir miyiz?
Güven: Doğrudan biyografisini dönüştürmüştür demek çok doğru olmaz. Ancak yaptığı kurgularda yaşadığı mekanları kullanıyor ve tanıştığı kişileri de kullanıyor ama bunları doğrudan aktarmıyor bir romancı olarak yaklaşıyor.
Soru: Kemal Tahir için romanın işlevi nedir?
Güven: Kemal Tahir her şeyi romancı olarak düşünüyor. Dönemin sosyal-toplumsal tartışmalarına romanlarıyla giriyor. Bulunduğu mekanları romanlarında kullanıyor. Kişileri doğrudan değil, kurgulayarak karakterlere ekliyor. Bu anlamda biyografisine ilişkin detaylar bulmak mümkün fakat tamamının biyografi olduğunu söylemek doğru olmaz. Çünkü ciddi bir roman kurgusu var ortada.
Soru: Kemal Tahir’in Nazım Hikmet ile ilişkisi nasıl okunmalı?
Güven: Tabii ki bir etkilenme söz konusu ama şunu söylemek doğru olmaz "Bazı metinlerde Nazım Hikmet hoca, Kemal Tahir öğrenci pozisyonunda." Yani Nazım Hikmet-Orhan Kemal ilişkisine benzer bir ilişki kuruluyor ama öyle bir ilişki yok aralarında. Daha eşit bir ilişki var. Döneme ait anlatılardaki anılar, bu ilişkinin bu yönde olduğunu söylüyor. Tahir, Nazım Hikmet'e gönderiyor yazdıklarını; Sağır Dere, Göl İnsanları, bu konuda Nazım Hikmet'in mektupları var. Ama aynı şekilde Kemal Tahir de özellikle Memleketimden İnsan Manzaraları'nın yazılmasına katı sundu. Onun gönderdiği mektuplar da Nazım Hikmet'i etkiliyor. Aralarına böyle bir ilişki söz konusu. Karşılıklı etkilenme ilişkisi söz konusu. Hoca-öğrenci ilişkisini kurmak doğru olmaz.
Soru: Kemal Tahir neden okunmalı?
Güven: Yayıncılık biraz daha sektörel, işin ticari boyutu var. Fakat edebiyat dünyası açısından bakıldığında Kemal Tahir'in çok da öne çıkarılan bir yazar olmadığını görüyoruz.
Yeni dönemde yayın evleri bastı kitaplarını, notları 1989’da yazılmaya başlandı 14-15 cilt halinde basıldı. Ancak Tekrar tekrar basılması gerekiyor. Belli bir okuma düzeyinde basılması gerekiyor belki. Üzerinde konuşulması, tartışılması gerekiyor. Kemal Tahir'in romanlarıyla ortaya koyduğu düşünceler önemli şeyler ama bu "Kemal Tahir'in romancılığını arka planda bırakıyor" demeyi gerektirmez. Öncelikle romancıdır, bunu da söylemek lazım. Fakat Türkiye’de özellikle sol düşünce içerisinde olaya daha farklı bakmak, şemanın dışına çıkma, sorular sorma ve bizim toplumsal tarihimizle, modernleşme sürecimizle ilişkili farklı sorular sorma, şüpheleri uyandırma ve tartışma önemli bir şey. Kemal Tahir'in katkısı bu anlamda çok önemli. Okunmaması bir kayıp diye düşünüyorum. Zira gerçekten yazdıklarıyla özellikle sol düşünce içerisinde çok önemli yeri var çünkü kendisi de o düşünce içerisinden geliyor. Ancak özellikle 1965’ten sonra ortaya koyduğu görüşler nedeniyle biraz görmezden gelinmeye çalışılıyor Kemal Tahir. Fakat yazdıkları gerçekten merak uyandırıcı ve sorulması gereken soruları soruyor, romanları aracılığıyla soruyor bunu ve tahliller yapıyor. Bu yüzden önemli. Türkiye'yi, Türk insanını, Türk toplumunu ve toplumun imkanlarını anlamaya çalışan bir yazardan bahsediyoruz.
Soru: Kemal Tahir’in hala okunuyor olmasının nedeni nedir?
Güven: Devlet Ana'yı yazdığı dönemde de ciddi tartışmaları beraberinde getirdi ve sol düşünceden gelen bir yazarın Osmanlı'ya dönük yazdıkları bir kısım tarafından eleştirildi ama genel anlamda bakıldığında kabul gördü. Siyasetin farklı kanatlarında kabul gördü. Yazdıkları bir çözüm önerisi aslında. Devlet Ana'daki yazdıkları sadece tarih romanı değil. Aslında Kemal Tahir günümüze bakarak yazıyor romanlarını, güncel tartışmalara cevap veriyor. Bu anlamda Devlet Ana romanı da krizlerin yaşandığı, yoğun tartışmaların olduğu dönemde yazılan bir roman ve bir cevap niteliğinde. Bu yüzden de önemini hala koruyor. Orada yazarın bir çözüm önerisi ve kendi ifadesiyle Türk insanlarının imkanlarını gösterme çabası var.
Soru: Kemal Tahir romanları nasıl okunmalı?
Güven: Kemal Tahir romanları çok farklı sınıflandırmalara tabi tutuldu. Töre romanları, milli kurtuluş romanları vb. kendi içinde sınıflandırıldı, İstanbul üçlemesi, Çorum üçlemesi dendi. Bir de ölümünden sonra yayınlanan romanları var; Namusçular, Karılar Koğuşu gibi. Bunların bir kısmı notlarından yayınlandı bir kısmı taslak halindeydi. Nasıl bir sınıflandırma yapılabilir? Bakıldığında Kemal Tahir'in nehir gibi akan romanları Türkiye'de modernleşme sürecine ışık tutmaya çalışır. Bu romanlarda Kemal Tahir, karakterlerin ve toplumun dramlarını işler. Kemal Tahir, romancının görevinin toplumun dramını yansıtmak olduğunu söyler.
Her ne kadar ölümünden sonra yayınlansa da o sürece gelene kadarki alt yapıyı yansıtması bakımından Bir Mülkiyet Kalesi ile başlanmalıdır. Arkasından Esir Şehrin İnsanları gelir. İşgal İstanbul'unu ve cezaevi hayatını anlatır. Yorgun Savaşçı, çok önemli bir eseridir. Nitekim bu eser ile Yunus Nadi ödülünü kazanmıştır. Bu konuda yapılan söyleşide bu eseri yazma serüvenini şöyle anlatır: "Politize olmamış, vatanı seven subayları yazdım" der. Kurt Kanunu, bir tasfiye dönemi, iktidar mücadelesini anlatır. Burada modernleşme tarihine ilişkin birçok söylem yer alıyor. Ardından ise Yol Ayrımı, burada da milli mücadeleyi veren kadroların yol ayrımını anlatıyor. Bu seri de Türkiye’nin modernleşme sürecini görüyoruz. Bu romanlarında Türkiye'nin modernleşme meselesini konu ediniyor. Ancak Kemal Tahir'in romancılığa başlaması köy romanıyla olur. Sağır Dere ve Kör Duman ilk köy romanlarıdır. Köye ve köylüye ait davranış biçimlerini, köy-kent farkını, bu iki sınıfın farklı bakışını bu iki romanda aktarır.
Yedi Çay Yaylası, Köyün Kamburu, Büyük Mal, Rahmet Yolları Kesti, Kelleci ve Bozkırdaki Çekirdek… Burada başka bir şey yapıyor Kemal Tahir. Özellikle Çorum üçlemesi dediğimiz; Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu ve Büyük Mal'da modernleşmenin taşradaki yansımasına bakıyor. Bu romanlar, modernleşme sürecinde köyde yıpranan ilişkilere eğiliyor. Eşkıya'da da bunu tartışıyor. Eşkıyalık o dönemde romantik hale getirilmiş. Bu mite karşı çıkıyor. Diğer yandan köy ilişkilerinin modernleşme ile nasıl çöküntüye uğradığını gösteriyor.
Bozkırdaki Çekirdek'te; köy ve köylü bakışına odaklanıyor. Kelleci Memet'te de bir yandan kendi yaşamını anlatırken diğer yandan bir köy eleştirisi geliştiriyor. Bunların hepsinde modernleşme sürecinde taşradaki çözülmeyi konu alıyor.
Nitekim, Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu ve Büyük Mal romanlarında olumlu karakter yok gibidir. Bu sebeple Kemal Tahir’in insan sevmediği söylenir. Buna kendisi "İnsanları toptan sevmek mümkün değildir" diye cevap veriyor. Kemal Tahir burada insanların olumsuz davranışını bireyselleştirmiyor, toplumsal bir çözülmenin sonucu ortaya çıktığını söylüyor.
Türkiye ve Türk toplumunu anlamak adına Kemal Tahir romanlarının tekrar yayına hazırlanması, kritik edilmesi, yeni metinler üretilmesi çok önemli. Burada, bir düşünürden değil bir romancıdan bahsediyoruz. Fakat romanların da konu edindiği karakter ve kişiler, mekanlar Türkiye'de yaşanan problem alanlarına ilişkin. Taşranın merkez ile ilişkisini ele alıyor. Ağalık meselesi tartışılıyor, Türkiye'de feodalite tartışılıyor ve Yediçınar Yaylası'nda, Köyün Kamburu'nda ve Büyük Mal'da kurduğu karakterler ile şunu gösteriyor; ağalık Türkiye'de köklü kurum değildir. Merkez ile ilişkisinden dolayı ortaya çıkar. Batı'daki gibi feodalite gibi bir ağalığı aramayın demeye getiriyor.
Soru: Kemal Tahir Türkiye'yi romanları ile çözümlemiş ama uluslararası çapta neden bilinmiyor?
Güven: Köyün Kamburu, Fransa'da yayınlanıyor. Rusça ve Macarca'da yayınlandığı bilgisi var ama biz bu kitaplara ulaşamıyoruz. Boratav, bir röportajında "Batı'da okunan isimler arasında Kemal Tahir de var" diyor. Özellikle Köyün Kamburu'nun dönemin Fransa'sında etki yarattığı söyleniyor. Kemal Tahir, tanınan bir yazar. Sovyet Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak Rusya’ya gidiyor. Rusya'da belli bir süre etkinliklerde bulunuyor. Yurtdışında da tanınan bir yazar Kemal Tahir. Fakat Nazım Hikmet'e gösterilen ilginin Kemal Tahir'e gösterildiğini söylemek mümkün değil. Yazdıkları doğrudan Anadolu insanına ve bizim problem alanlarımıza odaklanılmış bir yazar, bu nedenle yurt dışında çok fazla eseri çevrilmemiş.