Türk Ocakları Gebze Şubesi yayınladığı mesajla 23 Nisan’ı kutladı.
Milli egemenlik kavramı üzerinde durulan mesajda şu görüşlere yer verildi;
Milli egemenlik kavramı üzerinde durulan mesajda şu görüşlere yer verildi;
Milli egemenlik kavramını tanımlıyabilmek için egemenlik kavramının üzerinde durmamız gerekir.
Egemenlik; egemen olma, hakimlik, üstünlük, amirlik manalarına gelmekte ve hükmeden, buyuran, buyruğunu yürütebilen üstün gücü ifade etmek için kullanılmaktadır.
Milli egemenlikse; bir milletin kendi kaderine hakim olarak, kendi geleceğini tayin etme gücünü elinde bulundurması demektir. Yani bir milletin kendi kendini idare etmesi, kendine hükümet edecek heyeti seçmesi anlamına gelmektedir.
Milli egemenlik, egemenliğin yani devleti kuran, yöneten en üstün gücün, kişilere veya belli zümrelere değil doğrudan doğruya millete ait olmasıdır.
Milli egemenlik, millet iradesini hâkim kılması münasebetiyle demokrasinin de temel şartıdır. Bu nedenle, bütün demokratik rejimlerde en üstün kuvvet ve devlet yönetimi konusunda belirleyici unsur olarak görülmekte ve devlete yön verirken, aynı zamanda devlet fonksiyonlarının oluşmasını da sağlamaktadır.
Türkiye'de milli egemenlik kavramı nasıl gelişmiştir?
Milli egemenlik fikri, Türkiye'de 3 Ağustos 1909 tarihli Kanun-ı Esasi Anayasa değişikliğiyle gündeme geldi. 1876 Anayasası'nda hükümranlık hakkının temelleri tanımlanmamış olduğundan, sadece bu hakkın "eski usul gereğince" Osmanlı hanedanından bir kimse tarafından kullanılacağı belirtilmişti. Yani egemenlik Padişaha aitti.
1909 Anayasa değişikliği yapılarak, hükümranlık hakkı vatan ve millete sadakat şartına bağlanıyor, "vatan ve milletin" Anayasa yoluyla millet üstünlüğü teyit ediliyordu. Türkiye Cumhuriyeti devleti oluşurken.
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 20 Ocak 1921'detoplayarak kabul ettiği Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun 1. maddesi, "Hakimiyet bila kayd ü şart milletindir" (egemenlik koşulsuz ve sınırsız olarak ulusundur) ilkesini ilan ederek radikal bir adım atmıştır.
Bu ilke, çok önemliydi. Yani padişah egemenliğinden öncelikle Padişaha ve onun şahsında somutlaşan geleneksel güçler dengesine verilmiş bir cevaptı. Milleti temsil ettiği kabul edilen Meclis'in, kendi dışında hiçbir güç ve irade tanımadığı olmalıydı.
Atatürk’ün milli egemenlik hakkındaki düşünceleri nelerdir?
Atatürk’e göre egemenlik devlet kavramının özünde var olan siyasi bir nüfuz olup, milleti dışta temsil ve başka milletlere karşı savunma yetkisini içeren bir güçtür. Atatürk milli egemenliği ise; bağımsızlık ve demokrasi olarak algılayarak, emperyalizme, baskıya ve esarete karşı milletin haklarını savunmak olarak değerlendirmiştir.
Atatürk’e göre milli egemenlik, devlet ve milletin kaderinde etkin ve hâkim olması gereken bir değer olarak görüyordu.
Çünkü milli egemenlik adaletin, eşitliğin, hürriyetin dayanağıdır. Milletin namusu, haysiyeti, şerefidir.
Bu nedenle Atatürk milli egemenlik prensibini devletin temel unsurlarından biri haline getirmeye çalışmıştır. Bundan amaç ise; siyasi, sosyal ve ekonomik yönden yabancı etkilerden kurtarmak, milli iradeden oluşmuş bir toplumun meydana gelmesini sağlamaktır.
Sadece bununla da yetinmeyen Atatürk’e göre, toplumda hürriyetin, eşitliğin, adaletin, istikrarın sağlanması ve korunması ancak tam ve kesin bir biçimde milli egemenliğin gerçekleşmiş olmasıyla mümkündür, demektedir.
Sadece bununla da yetinmeyen Atatürk’e göre, toplumda hürriyetin, eşitliğin, adaletin, istikrarın sağlanması ve korunması ancak tam ve kesin bir biçimde milli egemenliğin gerçekleşmiş olmasıyla mümkündür, demektedir.
Milli egemenliği, bu öneminde ve devletimizin sonsuza kadar devam etmesi, ülkemizin kuvvetlenmesi, Türk milletinin refah ve mutluluğu açısından gereken bir değer olarak görmüştür.
Atatürk milli hâkimiyet öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. “Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar” sözleriyle, milli egemenlik prensibinin gücünü ortaya koymakta ve devlet hayatındaki önemini vurgulamaktadır.
Atatürk, Bu vesile ile 23 Nisan’ı Milli Bayram ilan etmiştir. 23 Nisan’da iki bayram birden kutlanır. iki sevinç birden yaşanır. 1. bayram Milli Egemenlik bayramıdır. Çünkü 23 Nisan1920 günü TBMM’nin açılmasıyla Türk milleti egemenlik ve özgürlük haklarını eline almıştır.
Artık padişahın değil, kendi seçtiği temsilcilerin kararı ile devlet idare edilecektir. 2. bayram çocuk bayramı. Bu bayramı Atatürk, Türk çocuklarına armağan etmiştir. Bu sebepten bu bayrama çocuk bayramı denilmiştir.
Artık padişahın değil, kendi seçtiği temsilcilerin kararı ile devlet idare edilecektir. 2. bayram çocuk bayramı. Bu bayramı Atatürk, Türk çocuklarına armağan etmiştir. Bu sebepten bu bayrama çocuk bayramı denilmiştir.
Bayramlar, heyecandır, sevinçtir, coşkudur. Asırlardan asırlara taşıdığı değerlerdir.
Ülkemizde bayramların milli hassasiyet ve kardeşlik bilincinin gelişmesinin ve huzurun sağlanmasına sebep olacaktır.
Atatürk’ün, Türk milletine mal olmuş, Türk çocuklarına emanet ettiği 23 Nisan Milli Egemenlik Çocuk Bayramı’nı kutlarız.