1960’lı yıllarda Almanya’ya çalışmak için giden ilk grubun arasında bulunan sanatçı Yüksel Özkasap’ın “Ayrı düştüm vatanımdan Yurdumdan/Sermayem yok servetim yok elimden/Bilinmiyor yoksulların dilinden/Almanya’ya mecbur ettin yoksulluk beni beni” şeklinde seslendirdiği eseri Almanya’da bir gün bile kalıp bilmeyen Türk vatandaşı nerede ise yok gibidir.

Sınırları içerisinde 3 milyondan fazla vatandaşımız yaşadığı Almanya ile ilgili olarak son dönemlerde “kimin işine yarayacağını anlayamadığımız”  sıkıntılar yaşanıyor, 1960’lı yılların başından itibaren adeta “Kapı komşu” olarak bildiğimiz Almanya ile aramızın bozulacağına aslında hiç kimse inanmıyor.

Bizimde gençlik yıllarımızda Eğitim yapmak amacı ile uzun sayılabilecek bir süre ikamet ettiğimiz Almanya’nın durumu 1960’lı yıllarda aşağı yukarı bizim gibi iken geçen 50 yıldan fazla bir sürede nasıl dünyanın en büyük ekonomilerinden birisi olduğu ve bizim neden bu kadar gerilerde kaldığımızda asıl araştırılması gereken konuların başında geliyor.

Süreci şöyle bir hatırlamakta fayda var, Türkiye ile Almanya arasında imzalanan Türk İşgücü Anlaşması ile 31 Ekim 1961`de Almanya`ya Türk işçi göçünün başlaması ile  1961 yılında Berlin Duvarı`nın örülmeye başlanması ve Doğu Almanya`dan kaçak girişlerin engellenmesi nedeniyle, Batı Almanya`nın, işçi açığını iş gücü anlaşmalarıyla kapatmaya çalıştığı siyah-beyaz yıllar.

Türk İş gücü Anlaşması kapsamında ilk olarak  Almanya`ya çalışmak için giden 2 bin 500 Türk vatandaşı  Almanya`da birkaç sene kalıp, o süre içinde çalışıp, biriktirdikleri parayla memleketlerinde ev alıp, iş kurmak istiyordu. Göçmenler, Almanya`da kalmayı veya yerleşmeyi düşünmüyordu. Almanlar da Türk işçilerin geçici olduklarını düşünüp onları misafir işçi olarak nitelendirmişti. Ancak düşünüldüğü gibi olmadı. Bugün Almanya`da 4 nesildir yaşayan yaklaşık 3 milyondan fazla Türk var. Bu Türklerin yaklaşık 1 milyonu Türk asıllı Alman.

İsviçreli yazar Max Frisch`in " Almanya`ya İşçi çağırdık, insan geldi" dediği günlerde Almanya`nın ilk etapta göçün insani boyutuyla ilgilenmediğini, Türklerin Alman ekonomisine yeteri kadar katkı sağlayıp geri döneceklerini düşündükleri için Türklere yönelik ciddi bir entegrasyon politikası uygulanmadığını kaydettiği zamanlarda  Almanlar meseleye başka bir açıdan bakarken ilk gidenlerden olan sanatçı Yüksel Özkasap içerisinde  bulunduğumuz zor ve sıkıntılı  durumu “Ayrı düştüm vatanımdan Yurdumdan/Sermayem yok servetim yok elimden/Bilinmiyor yoksulların dilinden/Almanya’ya mecbur ettin yoksulluk beni beni” diye başlayan şarkısı ile anlatıyor ve daha o günlerden itibaren dünyanın pek çok ülkesi ile birlikte bizimde Almanya’nın hemen her sektörde ürettiği teknolojiye muhtaç kalacağımızı anlatmaya çalışıyordu.

Burada Almanya’nın bütün dünyada bilinen ve vazgeçilmesi nerede ise mümkün olmayan birkaç markasını anlatmaya anlatırken de bütün milletimizin özlemi olan ileri teknolojinin 50 yıl içerisinde Almanya tarafından  nasıl bir dünya markası olması adına fikir vermek istiyoruz.

Mercedes… 280 bin kişi çalışıyor, bunların 14 bini tasarımcı, yıllık cirosu 100 milyar euro, yılda 2.5 milyon otomobil üretiyor, sadece Stuttgart'taki fabrikasından her 35 saniyede bir otomobil çıkıyor.

BMW… 108 bin kişi çalışıyor, yıllık cirosu 65 milyar euro, yılda 1 milyon 600 binden fazla otomobil üretiyor, Rusya'dan Meksika'ya 14 ülkede fabrikası var, aynı zamanda Rolls-Royce ve Mini'nin de sahibi.

Volkswagen… 625 bin kişi çalışıyor, yıllık cirosu 105 milyar euro, geçen yıl 10 milyon 300 bin otomobil sattı, dünyanın en çok otomobil üreten şirketi oldu. Volkswagen çatısı altında, Volkswagen markasının yanı sıra, Audi, Porsche, Bentley, Bugatti, Lamborghini, Skoda ve Scania üretiliyor. Alman otomotiv sanayi, araştırma-geliştirmeye her yıl 16 milyar euro döküyor, ar-ge'ye bütçe ayırma rekoru Volkswagen'e ait, her yıl tek başına 6 milyar euro harcıyor.

Audi… Volkswagen bünyesinde yılda bir milyon otomobil üretiyor, 85 bin kişi çalışıyor, yılda 55 milyar euro ciro yapıyor.

Porsche… Volkswagen bünyesinde yılda 21 milyar euro ciro yapıyor, 24 bin kişi çalışıyor.

Skoda… Volkswagen bünyesinde yılda 10 milyar euro ciro yapıyor, 28 bin kişi çalışıyor.

Scania… Volkwagen bünyesinde yılda 35 milyar euro ciro yapıyor, 44 bin kişi çalışıyor.

Opel… Fransız Peugeot tarafından satın alındı ama, Almanya'daki fabrikalarında 35 bin kişi çalışıyor, 12 milyar euro ciro yapıyor.

Ford Almanya… 28 bin kişi çalışıyor, 20 milyar euro ciro yapıyor.

MAN… Volkwagen bünyesinde 15 milyar euro ciro yapıyor, 53 bin kişi çalışıyor.

Iveco-Magirus… 2 bin kişi çalışıyor, 1.5 milyar euro ciro yapıyor.

Sadece araçlarından örnek verdiğimiz alman Markalarının dünyanın hemen her ülkesine ihraç edildiğini, Almanya’nın da bu markalara çok büyük talep olmasına rağmen araçları belli bir sayıda ürettiği için dünyada var olan ülkelerin talebine uygun olarak değil kendi üretimine göre planlama yaptığı herkes tarafından biliniyor.

İşin daha garip yada tam kara mizah olacak tarafı da yukarıda aydığımız taşıt markalarının üretildiği  Almanya'da  11 bin makam otomobili varken ,Türkiye'de 35 bin makam otomobili var.

Bu kadar bilgiden sonra Almanya’yı kıskanmak mı gerekir..

Almanya gibi dünya markaları üretmek mi gerekir..?

Yada gelişen  iletişim araçları dolayış ile artık cep telefonlarımızın içine sığdırdığımız teknolojiyi hayata geçiren ülkeler ile kavga etmeden daha sıkı bir dostluk kurarak yaşamakmıdır.?

Karar Türk milletinin