Ölüm korkusunu yüzleşmeyle aşın

Ölüm korkusunu yüzleşmeyle aşın

Yavuz ERCAN
Yavuz ERCAN
12 Haziran 2017 Pazartesi 15:41
Ölüm korkusunu yüzleşmeyle aşın


'Ölüm korkusu' pek çok insanın hayatının belli dönemlerinde yaşadığı bir duygudur. Kimi insanı yaşadığı olumsuzluklar ya da çevresinde üst üste meydana gelen ölümler bu noktaya getirir. Ama önemli olan korkularla baş edebilmek ve bu korkuları aşmak için yapılması gerekenleri bilmektir. 
Medical Park Gebze Hastanesi’nde Uzman Psikolog Gizem Mican, son günlerde artış gözlenen ‘ölüm korkusu’ sorununu yenme yöntemleri hakkında bilgi verdi.

NORMAL VEYA ŞİDDETLİ ÖLÜM KORKUSU
Ölüm korkusu çoğu insan için genel bir korkudur ve aslında kişilerin tehdit edici durumlardan kaçınmasını sağlar. Ölümden korkmayan kişiler kendilerini çekinmeden tehlikeli durumlara sokabilir. Bu yüzden ölümden korkmak kişileri bir nevi korur. Fakat kimi kişiler için ölüm korkusu ciddi bir problemdir ve duygu durumu bozukluğuna sebep olmaktadır. Bu durumda ölüm korkusu çok güçlüdür ve kişilerin hayatlarını kontrol etmeye başlar. Aşırı ölüm korkusu ise kişilerde ölüm kaygısının meydana gelmesine sebep olur.
 
Ölüm kaygısını konuşmadan önce kaygının ne olduğunu açıklamak önemlidir. Kaygı; bireyin tehlikeli olarak algıladığı durumlarda deneyimlediği bir duygu durumudur. Diğer bir deyişle kaygı, kişilerin karşılaştıkları yeni bir duruma ya da yaşamı değiştirmesi beklenen bir olaya karşı verdiği duygusal, düşünsel, davranışsal ve somatik bir cevaptır. Kişi korkulu durumlarda endişelenir ve organizma fizyolojik belirteler göstermeye başlar. Bu bulgular genellikle hızlı kalp atışları, terleme, titreme, nefes darlığı, boğulma, göğüs ağrısı, mide bulantısı, baş dönmesi, kontrolü kaybetme korkusu, ölüm korkusu, el ve ayaklarda karıncalanma olarak kendini belli edebilir.  

ÖLÜM KAYGISI NEDİR?
Bireyler kendi ölüm süreci, ölümü ve var olmayışının üzerinde düşünür ve tahminlerde bulunur.  Ölüm ve ölümden sonraki yaşam hakkında her kişinin farklı düşünceleri, tutumları, inançları ve görüntüleri vardır. Bu farklılıklara göre ölüm korkusu her bir birey tarafından farklı deneyimlenir.  Kimi kişiler ölüm sürecini düşündükleri ve yorumladıkları zaman ürkebilir, dehşete düşebilir ve kaygılanabilir. Ölüm kaygısı ise kişinin kendi ölümünden sürekli olarak şiddetli bir şekilde korkması ve hissettiği korkuyla başa çıkma stratejilerinin yetersiz olmasıyla oluşmaktadır. 

Ölüm kaygısının ortaya çıkmasında payı olan birçok tetikleyici faktör vardır. Genellikle kişinin kendi sağlığını tehdit eden durumların etkisiyle gelişebileceği gibi sevdiklerinin ölümü veya yaşamındaki olumsuzlukların tesiriyle de açığa çıkabilir. Bazı durumlarda ise kişilerin hayatlarının belirli dönemlerinde kendi kimliklerini sorgulamaya başlaması da ölüm kaygısının oluşmasına zemin hazırlayabilir. 

Hissedilen yoğun ölüm korkusu kişinin okul, iş, ev veya sosyal yaşamındaki işlevinde zorluklara sebep oluyorsa ölüm korkusu ciddi bir sıkıntıdır. Kişi kendini sıklıkla farklı koşullarda ve zamanlarda ölürken hayal edebilir, herhangi bir sağlık sorunu olmaksızın doktora sıklıkla görünebilir ve az ya da orta dereceli tehlikeli durumlardan bile çok korkabilir. Bununla birlikte korku fobiye dönüşebilir veya panik ataklara neden olabilir. Kişi eğer bu korkunun katlanılmaz hale geldiğine ve yaşam kalitesini düşürdüğüne inanıyorsa ölüm korkusuna müdahale edilmelidir. 

ÖLÜM KAYGISININ SEBEPLERİ NELERDİR?
Kuşkusuz, yaşayan tüm canlıların doğasında hayatta kalabilme ve yaşamını sürdürebilme güdüsü vardır. Ayrıca, insanlar düşünebildiği, merak edebildiği, tahmin edebildiği ve yorum yapabildiği için aniden ölüm büyük bir belirsizliği doğurur. Aslında bireyler bilinmezlikten korkaklar. Belirsizlik korkuyu daha çok kızıştırır. Ölüm kaygısı ve korkusu ise ölümün ne zaman, nerede ve nasıl olacağını bilmemekten kaynaklanır. Gelecekte gerçekleşmesi mümkün olan tehditlerin belirsizliği ve tahmin edilemezliği,  bireylerde tolere edilemeyen negatif bir etki bırakır ve kaygının gelişimine neden olur.

Kaybetme korkusu ise ölüm kaygısının oluşmasına neden olan diğer bir etkendir. Sahip olduklarımızı yitirmek, sevdiklerimizi kaybetmek ve ölüm sırasında ve sonrasında kontrole sahip olamamak ileriye yönelik kaygıyı arttırmaktadır. Ölüm sadece fiziksel olarak kayıp değil ayrıca ruhun da kaybıdır. Bireyin kendi bütünlüğünü ve gelişimini sağlayamadan hayatının sona ermesi fikrinin yarattığı endişe korkuya neden olur. Acı çekme ve yalnızlık korkusu ölüm korkusunun oluşmasında rol oynayan diğer nedenler arasında sayılabilir. Ayrıca, duyulan korkunun derecesi kişiden kişiye değişebilir. Ölüm korkusunun derecesi yaş, cinsiyet ve kültürel faktörlerden etkileneceği gibi ölümü ne kadar sıklıkla kendimize hatırlattığımız veya ölümden sonra olacaklara dair inancımızla da etkilenebilir.

KAYGI BOZUKLUĞUNA BAĞLI ÖLÜM KORKUSU
Bazı kaygı bozuklukları (örneğin panik bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk) ölüm korkusunu oluşturabilir. Ölüm korkusu bu hastalıkların nedeni değil, bir semptomudur. Bireyler yaşadıkları kaygı bozukluğu sonucu ölüm korkusu yaşayabilirler. Eğer ölüm korkusuna neden olan anksiyete bozukluğu tedavi edilirse ölüm korkusu ortadan kalkar. Bu yüzden tedavi başlangıcında ölüm korkusunun anksiyete bozukluğundan kaynaklanan bir bulgu olup olmadığı belirlenmeli ve tedavi planı ona göre şekillenmelidir.

KORKUYU YENİP HAYATA DEVAM ETMENİN YOLLARI


1.Kaçmayın, yüzleşin ve kabul edin 
Ölüm korkusunu yenebilmek için kişiler ölümü düşünmekten kaçınmamalıdır. Örneğin; hayatımızda yapmamız ve üstesinden gelmememiz gereken görevleri ertelediğimiz durumlar olur. Bu görevleri yerine getirmekten kaçındığımızda kısa süreli rahatlık hissetsek de aslında uzun vadede daha çok kaygılanırız. Ölüm aynı ertelemeye çalıştığımız görevler gibi kimi zaman aklımıza gelmeye başlar ve düşünmemeye çalıştıkça kendi kaygımızı kendimiz arttırmış oluruz. 

Bu yüzden ölümü düşünmeyi ertelemeyin! Kişilerin bilinçli bir şekilde ölümle gerçek anlamıyla yüzleşmesi gerekmektedir. Tabi ki de bu durum çoğu kişi için tatminkâr değildir. Ama ölüm gerçeğiyle yüzleştiğimiz zaman bizim için korkulu bir rüya olmaktan zamanla vazgeçer. Yüzleşmenin aracılığıyla kişi sonsuz olmama gerçeğini fark eder. Bu sayede yaşamanın daha derin bir anlamı ve amacı olduğunu kabul etmeye hazır olur.

2.Kaliteli zaman geçirin


Aktif olmaya ve enerjinizi pozitif tutacak faaliyetlerde bulunmaya özen gösterin. İçinize dert olan bir şey varsa onunla ilgili bir şey yapın. Çabalamanıza rağmen sizi tatmin etmeyen bir işiniz veya mutsuz eden bir ilişkiniz varsa gözden geçirin. Çünkü ölüm korkusu bazen hayatınızı istediğiniz gibi yaşayamamaktan da ortaya çıkabilir. Bu yüzden ne kadar çok hayatınızı kucaklamaya istekli ve gönüllü olursanız ölüm gerçeğinden o kadar az korkarsınız. Örneğin; ölmeden önce yapmak istediklerinizin bir listesini yapın. Dolu dolu geçirebildiğiniz bir hayatta vazgeçmeniz ve kaygılanmanız daha zor olacaktır. 

3.Tinselliği keşfedin ve iyi yaşama odaklanın 


Dini bir insan olun veya olmayın maneviyat veya tinsellik hayattan bir anlam çıkarmak için gereklidir. Hayattaki amacımızı ve iç dünyamızı keşfetmemiz için ve yaşamımız hakkında daha derin bir anlama sahip olabilmemiz için ruhu anlamak önemlidir. Bunun için meditasyon yapabilir, okuyabilir veya kendinize günlük ritüeller belirleyebilirsiniz. Unutmayın birçok küçük adım sürekli olarak uygulandığında büyük değişikliklere ve daha sağlıklı bir yaşama sebep olur. 

4.Hayatınızı kontrol edin


Ölümle ilgili korkular çoğunlukla ölümden sonra yaşamla ilgili olsa da bazı kişiler arkalarında sevdiklerini yalnız bırakmaktan korkarlar. Ben ölünce kızlarım iyi olacak mı? Eşim bensiz işimizi devam ettirebilecek mi? Bunlar akla gelebilecek doğal sorulardır. Güzel olan yanı ise ölümden sonra yaşamı kontrol edemesek de arkamızda bıraktıklarımızı büyük oranla kontrol edebiliriz. Böylelikle hayatınızla ilgili plan yapın, dileklerde bulunun ve harekete geçin. 

5.Varoluşçu terapi ve bilişsel davranışçı terapi


Varoluşçu terapi, ölüm kaygısına müdahale etmek için kullanılan en yaygın terapi yöntemlerinden biridir. Bu terapötik yaklaşım sayesinde kişiler hayatlarını sorgulamaya ve iç çatışmalarını anlamaya yönlendirilir.  Ölüm genellikle birçok kişi için yaşamanın bir anlamı olmadığı düşüncesine sebep olabilir. Tam bu noktada kişi yeni değerler ve amaçlar elde etme yolunda terapist eşliğiyle ilerler. Varoluşçu terapi kişiye ölüm gerçeğine yenik düşmeden onu fark etmesini sağlar. Bu dengeyi kurabildiklerinde hayatlarıyla ilgili karar vermek için motive edilirler. Aslında ölüm hayatımızda var olan fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmamız için bizi cesaretlendirir. 

Diğer bir tedavi yöntemi ise bilişsel davranışçı terapi yaklaşımıyla mümkündür. Bilişsel davranışçı terapi sayesinde ölümü nasıl anlamlandırdığımızı kendi düşüncelerimizi ve inançlarımızı keşfederek anlayabiliriz. Çünkü bireyler ölüme bakış açısına ve yaptığı yorumlara dayanarak kaygı geliştirmeye başlarlar. Ulaşılan inançlar sorguladıktan sonra terapist yardımıyla onları değiştirebilirler. Değişen düşünceler ve inançlar sayesinde bireyler davranışlarındaki işlevsel bozuklukları da ortadan kaldırmış olur çünkü davranışlar düşünceleri temel alarak şekillenir. Terapide kullanılan birçok teknik (örneğin; maruz bırakma tekniği, kaçınma davranışlarının azaltılması, rahatlama tekniği) ise ölüm kaygısını azaltmakta işe yaramaktadır.  


Son Güncelleme: 12.06.2017 15:44
Anahtar Kelimeler:
Nişantaşı Üniversitesi
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37